Tarih: 29.01.1998 | Yer: Avustralya | Sydney | İzlenme:4827
es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuh…
Ramazan bayramınız hepiniz için mübarek olsun.
Geride çok mübarek, çok münevver, çok mukaddes, çok güzel, çok tatlı, çok kârlı,
Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'da
Allahu Teâlâ hazretleri gayretlerimizi, ibadetlerimizi âfetlerinden, ârızalarından,
Cenâb-ı Mevlâ'nın dergâhına layık güzel bir ibadeti ona layık, ona şâyeste bir ibadeti hiç kimse yapamaz.
Diyor ki bu dörtlüğünde;
Bende heman bih ki zitaksiri hîş
Uzr bedergâhı hodayâvered
Verne sezâvârı hodevendîş
Kes netavâned ki becayâvered.
Yani Türkçe mânası, tabii biraz zaman olsaydı, öyle âniden aklıma geldi,
"Cenâb-ı Mevlâ'nın dergâhına layık ameli hiç kimse işleyemez çünkü o dergâh çok yüce,
Yani, "Yâ Rabbi! Sana layık değil ama...” desin... Hani biz Türkçe'de bir halk sözü var;
E dağdan gelen ne getirir?
İşte çamlardan topladığı çam sakızını getirir. O da çobanın armağanı olur.
"Yâ Rabbi! Her ne kadar senin dergâhına layık ibadeti yapamadıysak da bizim azımızı çoğa say,
Bir Farsça beyit de hep hatırımdadır, çok sevdiğim bir beyittir. O Farsça beyitte de şâir diyor ki;
Rahmeteşrâ behâ nemî hôyed,
Belki ûra behâne mî cûyed.
Yani, "Cenâb-ı Mevlâ kendi rahmetini kuluna bahşetmek için karşılığından paha istemiyor,
Tabii bizim ibadetlerimizi, taatlerimizi Cenâb-ı Hakk rahmetine bahane eylesin,
"Ramazan'ın hayrından mahrum olan gerçekten mahrumiyetli bir kuldur.” diyor
Allahu Teâlâ hazretleri bizim azımızı çoğa saysın, ibadetlerimizi kabul eylesin,
Tabii bir ay kulluk eden, ibadet eden, namaz kılan, oruç tutan, aç duran, susuz duran,
Ramazan'ın evveli Allah'ın merhametinin tecelli ettiği, ortası mağfiretinin tecelli ettiği,
Allahu Teâlâ hazretlerinin bu, müslümanlara verdiği iki büyük bayramdan birisidir.
Müslümanların dinî bakımdan iki bayramı var. Birisi iydü'l-fıtır yani bu Ramazan bayramı.
Camilerde de mesela mevlit okunduktan sonra bir külah şeker ikram ediliyor, neden?
O zaman şeker kolay bulunan bir şey değil.
Ben hatırlıyorum, küçükken bizim köyden şehre biz göç etmiş, tahsil görüyorduk.
Şimdi tabii şeker o devirde kolay bulunan bir şey değil.
O zaman tatlıları nasıl yaparlardı?
İşte üzümün, dutun pekmeziyle
Hatta Germiyanoğulları zamanında
Ne diyecek?
Almış sazı eline, demiş ki;
Benim devletli hünkârım, âkıbetin hayır olsun.
Yediğin bal ile kaymak, yürüdüğün çayır olsun.
Yani onun nazarında en güzel şeyleri söylüyor.
Benim devletli hünkârım, âkıbetin hayır olsun...
Tabii âkıbetin hayır olması çok önemli. Yani insan yaşıyor yaşıyor da, ne kadar yaşasa, 80 sene,
Yani 156 yıl yaşasa, daha fazla yaşasa ne olacak?
Sonunda vefat edecek.
Güzel söylemiş saz şâiri.
Birisi, müslüman savaşçılardan bir tanesi İslâmî savaşların birinde arslanlar gibi cenk ediyormuş.
Herkes hayran onu seyrediyor ama sonunda ne yapmış?
Yaralanmış, yaralanınca acıya dayanamamış, kılıcının kabzasını yere dayamış,
İntihar edince ne oldu?
Cehennemlik oldu. Çünkü can insanın kendisinin malı değil.
İslâm ülkelerinde intihar çok azdır, neden?
İman var da ondan.
Batı ülkelerinde refah yüksek ama intihar çok, neden?
İman zayıf da ondan. İntihar yok.
Âkıbetin hayır olması çok mühim. Tabii bizim için de asıl önemli olan da bu.
Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mut'mainne. "Ey benim mutmainne nefse sahip kulum!” diye hitap edip,
Şunu hatırlatayım,
Vallahu yed'û ilâ dâri's-selam.
sevgili
Vallâhu yed'û ilâ dâri's-selâm. "Cennet yurduna herkesi Allah davet ediyor.”
Yâ Rabbi! Sen davet etmiştin ya, geldim huzuruna.
"Buyur kulum...”
Davete icabet etmeyenler tabii o zaman cennete girmeyecek.
Allah'ın davetine icabet eden ne yapacaktı?
Resûlüne uyacaktı, emrini tutacaktı,
Evet, sözü şimdi kaldığı yere bağlayalım. Saz şâiri ne demiş?
"Benim devletli hünkârım, âkıbetin hayrolsun.” Âkıbetin hayrolması çok önemli,
İkinci sevinç ne zaman?
Âhirette oruçlunun mükâfatını Allah huzurunda oruçluya verecek;
Sonra ne demiş şâir?
"Yediğin bal ile kaymak, yürüdüğün çayır olsun.” Yani şeyler o zamanın insanının en güzel tatlısı bal.
Fîhi şifâun li'n-nâsi. Hem Kur'ân-ı Kerîm'de içinde şifa olduğu bildirilerek methedilmiş güzel bir tatlı.
Onun için de bizimkiler, eski dedelerimiz, nur içinde yatsınlar, ruhları şâd olsun,
İşte şeker bayramı, yani en kıymetli hediye şeker olduğundan öyle demişler.
Tabii bu güzel bayramı böyle maddî yemeklik, yiyecek madde isimleriyle isimlendirmek doğru değil.
Allahu Teâlâ hazretleri bu güzel bayramı,
Hocamızın sağlığında hocamızı böyle bayramda ziyarete gelip el öpen çok zarif beyefendiler vardı,
Açıklayalım, ne demek?
"İydiniz saîd olsun.” yani bayramınız kutlu olsun. Saîd, saadetli. İyd, bayram.
Hani bir genç çocuk veya küçük gidip büyüğünün elini öptüğü zaman büyük ona ne der?
"Çok yaşa evladım.”
Uzun yaşamak önemli. Ama uzun yaşamanın da mutlu olması daha önemli.
"Her rûzunuz bir iyd olsun.” Her gününüz bayram olsun.
Tabi bizim Osmanlı ecdadımız, dedelerimiz, Osmanlılar, Selçuklular, daha eskileri,
Şâir ruhlu bir millet olduğumuzdan, hassas olduğumuzdan, duygulu olduğumuzdan,
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.
Bitire başı ne demek?
Yarayı iyi ede.
Ben rahmetli dedemin, rahmetli büyük dedeme, medresede okurken
İslâm işte bu! İslâm evlâdı babaya hayırlı evlat ediyor.
Aziz ve muhterem kardeşlerim!
İslâm çok güzel. Allah'ın İslâm'dan büyük nimeti yok üzerimize.
Allahu Teâlâ hazretleri bizi İslâm nimetiyle perverde eylemiş, mütena'im eylemiş,
Mübareğin ölüme bakışı nasıl, ölüm ne?
Şeb-i arûs.
Şeb-i arûs ne demek?
Düğün gecesi.
Neydi düğün gecesi? Yani ne oluyor; bir kişiyle daha mı evleniyor?
Hayır.
Neden?
Rabbine kavuşacak, bu fâni hayattaki vazife bitiyor, terhis oluyor.
Düğün gecesi, şeb-i arûs demiş.
İşte vefatı şeb-i arûs olan, gece mi olur, gündüz mü olur,
Âhirette ne istiyoruz?
Bir; kabrimiz cennet bahçelerinden bir bahçe olsun. Kabri cehennem çukuru olanlardan,
Lâ havfun aleyhim velâ hüm yahzenûn.
Çünkü bazı kullar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecekler.
Zikredenler, sadakayı gizli verenler,
Rabbimiz bizi arşın gölgesinde gölgelenenlerden eylesin.
Bir de bazı kulların defter-i âmâli açılmayacak, hesaba çekilmeyecek, sorgu sual sorulmayacak;
Allah bizi onlardan eylesin.
Hepinizi uzaklardan, Avustralya'dan, Sydney'den, cami içinden, gece yarısından,
es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuh.