Tarih: 16.01.1998 | Yer: Avustralya | Sidney | İzlenme:7726
es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!
Size Avustralya'nın en büyük şehri Sydney'den hitap ediyorum.
Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'ın bütün güzelliklerinden
Ramazan'ın onsekizinci gününe geldik. Edebiyatçıların dediği gibi, günler rüzgar gibi geçiyor.
Kıvrılır, uzar; fakat daire olmaz bu hat.
Bir zaman bitecek. Onun için hazırlıklı olmak lazım.
Sanman ki felek devr ile şâmı seher eyler,
Her vâkıanın âkıbetinden haber eyler.
"Gece ile gündüzün peşpeşe gelmesi, akşamdan sonra sabah, sabahtan sonra akşamın olması,
Tabii her işin sonu, hayat imtihanının sonu gelecek. Allah hüsn-ü hâtime nasip eylesin...
Ve'l-âkıbetü li'l-müttakîn.
Müttakî kul olarak yaşayıp hüsn-ü hâtimeler ile âhirete göçmeyi nasip eylesin Mevlâmız...
Sevilen bir şeyden ayrılınca insan üzülüyor, insana mahzunluk çöküyor.
Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'dan istifade eden kullarından eylesin.
Ramazan bir zaman bölümü, bir ay; gündüzlü, geceli 29, 30 günlük bir zaman parçası ama herkes için değil;
Allah istifadeye çalışanlardan ve istifade edenlerden eylesin...
Ramazan'ın başı rahmettir; Allah'ın acımasıdır, merhametidir,
Mağfiret ne demek?
Günahların affedilmesi, bağışlanmak demek.
İnsan bağışlanmayı talep edebilir, "Şu şöyle olsun." diye dilekçe verir de
Peygamber Efendimiz "Başı rahmettir, ortası mağfirettir." diyor.
Ramazan'ın sonu nedir?
Sonu, kesin sonuç cehennemden âzat olmaktır.
Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi mağfiretine erdirsin ve cehennemden lütfuyla,
Tabii böyle apansız geçen şeyler, şairin dediği gibi,
Peygamber Efendimiz;
Accilû bi't-tevbeti kable'l-mevt. "Ölüm gelivermeden önce tevbenizi çabuk yapın." buyurmuş.
Ölüm ne zaman gelecek?
Onu hiç bilmiyoruz. Apansız geliverir, gelebilir.
Ramazan'ın on sekizi gitti, ötekisi de gidebilir.
Temenni ediyoruz, Allah size de gayret, kuvvet versin, yarışın sonuna doğru bir canlılık versin;
Size önceden güzel şeyleri haber veriyoruz,
Bu hafta size neyi hatırlatmamız, neyi ikaz etmemiz lazım?
Bu hafta itikâfı size hatırlatmalıyız.
Peygamber Efendimiz, Ramazan'ın son on gününü, yani yirmisinden sonraki günlerini itikâfla geçirirdi.
O son on güne, el-aşrü'l-evâhir denilir. Ramazan'ın sonunda olan son on anlamında...
Hz. Âişe anamız, validemiz radıyallahu anhâ rivayet eylemiş. Allah şefaatine nâil eylesin, buyurmuş ki;
Enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem, kâne ya'tekifü'l-aşre'l-evâhire min ramadâne
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ramazan'ın son on gününde âdetiydi, itikâf ederdi."
Ne zamana kadar?
Hattâ teveffâhu'llâhu azze ve celle.
Sonra bir güzel cümle var, hadîs-i şerîfin arkasında, Âişe anamızın ifadesi;
Sümme a'tekefe ezvâcühû min ba'dihî.
Üçüncü bir şahıstan, başkalarından bahseder gibi konuşuyor ama tabii kendisi de itikâf ederdi.
"Bunlar ne?"
Valideler itikâfa niyetlenmişler, mescidin içinde çadır kurmuşlar, bölme ayırmışlar; itikâf edecekler.
Peygamber Efendimiz o zaman girmedi itikâfa, o sene Şevval'de girdi.
Bir hadîs-i şerîfte de Ebû Hüreyre radıyallahu anh -ashâb-ı suffedendi;
Kâne'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem ya'tekifu fî külli ramadâne aşerete eyyâmin.
"Peygamber Efendimiz her Ramazan on gün itikâfa girerdi." diye rivayet buyuruyor.
Arkasından bir başka cümle var bu
Fe-lemmâ kâne'l-âmüllezî kubida fîhi.
Peygamber Efendimiz son senesinde 20 gün itikâf eylemiş. Allahu Teâlâ hazretleri şefaatine nâil eylesin.
Bir keresinde Mecidiyeköy mü, Levent mi, orada gidiyordum.
"es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh Hocam!" demesinler mi?..
Nasıl sevindim!
Yani tahmin etmiyor insan. Kıyafetinden insanlar anlaşılmıyor, kalpler önemli...
Belki bilmeyenler vardır, yaşlı olduğu halde de bilmeyenler olabilir.
İtikâf, a-ke-fe kökünden geliyor.
Ya'küfûne alâ asnâmin lehüm. "Kendilerine ait, elleriyle yaptıkları zavallı putçuklarına tapıyorlar."
Yani akefe, abede "ibadet ediyorlar" mânasına geliyor.
Kur'ân-ı Kerîm'de ve'l-âkifîn diye de geçiyor.
İtikâf, Ramazan'ın son on gününde sünnettir.
Bir de bu sünnetin bir özelliği var; "sünnet-i kifâye" derler buna.
Diyelim ki taşrada bir kasaba, bir nahiye, bir bucak, bir köy; hiç kimse itikâfa girmemiş.
Mesela cenaze namazı farz-ı kifâye...
"Peki benim haberim olmadı. Adam ölmüş, ben başka yerdeydim. Eyvah farzmış, ben suçlu muyum?"
Hayır. Duyanlara ve o vazifeyi yapacak kimselere onu yapmak farz.
Ona "farz-ı kifâye" deniliyor, bu da sünnet-i kifâye...
İtikâf yapmanızı tavsiye ediyorum.
Kadınlar da girer, erkekler de girer, büyükler de girer, küçükler de girer.
Allah'a hamd ü senâlar olsun; bazı genç, küçük çocuklar oluyor,
Olur mu?
Olur.
Kadının itikâfı?
O da olur.
"Kadın mescitte itikâf ederse hocam; gecesi var, gündüzü var, dışarı çıkıp abdest alacak... Nasıl?.."
Evet, mescitte değil de kadınlar daha ziyade evlerinde itikâfa girerler.
Erkekler cuma namazı kılınan, beş vakit namaz kılınan bir camide itikâf eder.
"Cuma namazı kılınmayan bir cami olsa hocam?"
Şimdi artık her camide kılınıyor da kılınmayan camiler olabiliyor.
Cuma namazı kılınmayan ama beş vakit namaz kılınan bir camide itikâf olur mu?
İtikâf nasıl geçer? İtikâf nasıl bir ibadettir?
İtikâf, Allah'a yoğun bir ibadet şeklidir.
Hanımlar itikâfa beylerinin izniyle girerler.
"Efendi, müsaade ediyor musun bana?
İtikâfta ne yapacak?
Yoğun olarak kendisini Allah'a ibadete verecek. Zihnini derleyecek, toplayacak, Kur'an okuyacak...
Tabii mescitlerin en güzelini, en büyüğünü seçmeye çalışmak lazım.
En sevaplı mescit, Mekke-i Mükerreme'deki Mescid-i Haram'dır.
Dünya kelâmı, insanlarla sohbet vs. mâlayânî konuşma yapmayacak.
"Hocam, ben itikâfa girmek istiyorum ama çocuklara da Kur'an öğretiyordum.
"Bana bak, sen niye iki ibadeti karşı karşıya getiriyorsun, birbiriyle çatıştırıyorsun?
İnsan itikâfta ilim de öğretebilir, ilim de öğrenebilir.
Böyle bir itikâfı tavsiye ediyoruz.
İtikâf yaparsanız sünneti yerine getirmiş olursunuz,
Biz İskenderpaşalılar olarak, İskenderpaşa camiası, kardeşlerimiz, ihvânımız, dostlarımızla
Muhakkak ki başka hoca efendiler, başka camilerde de itikâfa çok dikkat vardır.
Niye Hocamız'dan özel olarak bahsediyorum?
İhvânımızdan bazıları Hocamız rahmetullahi aleyh'e;
"Efendim, bizim halvete girecek zamanımız olmuyor. Üniversitede profesörüz, hocayız.
Hocamız kabul buyurmuş; "Olur, girin bakalım." demiş.
Bazı kimseleri Hocamız kendisi çağırırdı ve "Sen benim yanımda bir hafta kal bakayım!" diye
Onun için ben bizim camiamızda itikâfı küçük halvet gibi görüyorum. Biz de uyguluyoruz.
Kardeşlerimize tavsiye ederiz.
Kabul eden ve giren kardeşlerimize Allah büyük feyizler ihsan eylesin.
Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize ve cümlenize
Allahümme erine'l-hakka hakkan ve elhimna'ttibâahû.
Bazı insanlar hakkı, güzeli görür de yapmaz veya yapmaya gücü yetmiyor veya şeytan çelmeliyor.
"Yâ Rabbi! Bize hakkı hak olarak görüp uymayı nasip eyle!.."
Ve erine'l-bâtıle bâtılen ve elhimna'ctinâbeh.
"Bize tevfîkini refik et de iyi kulun olalım, iyi şeyleri yapabilelim,
Bu dua Efendimiz'dendir.
Allahu Teâlâ hazretleri bize hakkı ve hayrı işletsin; şerden, kötülüklerden, zararlardan,
es-Selamü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!