Tarih: | Yer: | İzlenme:59
Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.
el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.
İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah
Begavî, Ebû Nuaym, İbn Asakir Abdullah b. Ma'mer'den rivayet etmiş.
Kâle'l-bağavî ve lâ a'lemü lehû ğayrahû v kâle ğayruhû hüve murselün.
Beraber bir istiğfar edelim.
Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah el-azim el-kerim ellezî la ilahe illa hu el-hayye'l-kayyum
Bir de salavât-ı şerîfe okuyalım;
Allahümme salli salaten kamileten ve sellim selamen tammen
Geçen [okumuştuk ama tekrar edelim.]
Lâ ilâhe illallâhü el-halîmü'l-kerîmü sübhânellahi rabbi'l-arşi'l-kerîmü el-hamdü lillahi rabbi'l-âlemîne
Bu Peygamber Efendimizin öğrettiği bir duadır. Başı sıkılanın bu duayı okuması eftaldir.
Bu duaların çoğu İmam Gazzâlî rahmetullahi aleyhin İhyâu ulûm kitabının dua kısmında hepsi mevcuttur.
Tavsiye ediyorum. Dua çok mühim.
Lâ ilâhe illallâhu temneu'l-i'bâde min sehatillâhi mâ lem yü'sirû safkate dünyâhüm alâ dînihim
Bu hadîs-i şerîfi Cuma günü okumuşsak da önemine binâen tekrar ediyorum.
Kendi kendimizi bazen aldatmakta mâhiriz. Kendi kendimizi aldatmakta mâhirizdir.
Bak burada ne güzel Cenab-ı Peygamber tavsiyede bulunuyor.
La ilahe illallah, kelime-i tayyibe, İslâm'ın esası. Bunu söylemedikçe bir insan müslüman olamaz.
"Lâ ilahe illallah ihlâs ile gönülden çıkarsa." Temneu'l-i'bâde min sehatillâhi.
Onlara Allah gazap etmez, daima rahmetini ihsan eder, fakat şu şartla;
Mâ lem yü'sirû safkate dünyâhüm alâ dînihim. "Bunlar dinlerini dünyaya tercih etmedikçe."
Dünyayı dinlerine tercih etmedikleri müddetçe
Mesela lâ ilâhe illallah demek Kur'ân-ı Azîmüşşân'a inandım demek.
Fe-izâ âsarû. "Fakat bunlar lâ ilâhe illallah diyorlar ama."
Evâmir-i ilahiyeye riayet etmiyorlar.
Sümme kâlû lâ ilâhe illallâhu. "Hem bu dünya gayesi hem yine lâ ilâhe illallah diyor."
"Tevhid senin olsun, al!" derler.
Tevhid diyorsun, lâ ilâhe illallah diyorsun, al senin olsun tevhidin.
Allah muhafaza etsin.
Ve kâlallâhu. "Hz. Allah celle ve alâ bu gibi insanlara diyor ki."
Bir insan lâ ilâhe illallah der de o Allah'ın dediğinden dışarı çıkar mı?
Lâ ilâhe illallah der, Allah'ın yasaklarına cesaret edebilir mi?
Beşeriyet iktizası bazen ufak hatalar olursa onun akabinde derhal,
Estağfirullah! Tübtü reca'tü ilallah! "Aman yâ Rabbi!
Bugün Muhyiddin Arabî hazretlerinin bir eserinde gördüm çok hoşuma gitti.
İnne'l-hasenât yüzhibne's-seyyiât. "Ancak kötülükleri, günahları haseneler giderir."
Haseneler güllü sabun gibidir, ne kadar kirlenirsen hamama gider bir yıkanırsın,
Bakınız yine.
Lâ ilâhe illallâhu. "Bu kelime-i tayyibenin."
Muhyiddin İbn Arabî hazretlerinin güzel bir sözü de var burada.
"Şirk, küfürle tevhit bir arada birleşmez.
Binâenaleyh;
Kelimetün azîmetün kerîmetün.
İhlas, yani katkısızlık. Bu halis süt, halis yağ, halis bilmem ne diyoruz.
İhlas, içinde başka bir şey olmayarak sırf Allahu Teâlânın rızası için
İstevcebe'l-cennete. "Öyleyse bunun mukabilinde o kula cennet vacip olur."
İhlas ile lâ ilâhe illallah diyen kula cennet vacib olur.
Ve men kâlehâ kâziben. "Eğer bunu insanları kandırmak için diyorsa."
Ki, şimdi bugün olmaz ama münafıklar yine her zaman çeşitli kalıba girerler, boyaya girerler,
İlk zamanlarda müslümanlar galip durumda.
Asamet mâlehu ve demehu. "Böyle deyince hakikaten canını da kurtarır malını da kurtarır ama."
İnsanları kandırabilir fakat Allah'ı kandırmanın imkânı yoktur.
Bir tane daha okuyayım.
Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmu'l-kerîmu sübhânallâhi
Cenâb-ı Peygamber bu duayı Hz. Ali Efendimiz'e öğretmişler. Başın sıkılınca bunu oku demişti.
Lâ ilâhe illallah o kadar büyük bir kelimedir ki, bunu can ile, ihlâs ile
Tedfe'u an kâilehâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâi.
Hiç şüphesiz!
Ednâhe'l-hemmü. "Bunların en ednâsı [aşağısı] kaygılar, kasavetler."
Kaygı eder insan bazı şeyleri. Bir şeysi olur içinde. Onlar da bunun içerisinde kaybolur gider.
Mesela, nasıl namazlarımızın vakitleri var. O namazlarımızın vakitlerinde kılıyoruz namazı, aksaklık olmuyor.
Sonra bir insan tevhide alışır, zikre alışır, bir vakitten sonrada yeter artık der bırakır.
Lâ âmuru ehaden en yescüde li-ehadin. "Ben hiçbir kimsenin diğer bir kimseye secde ettiğini emretmedim."
Etmem böyle bir şey, olmaz. Eskiden tabi büyüklerin önünde eğilip yerlere kadar kapanırlarmış.
Ben böyle kimseye yere eğilin de ona secde edin, ayağını öpün demedim demem de. Biz de böyle bir şey yok.
Ve lev emertü ehaden yescüdü li ehadin le-emertü'l-mer'etü en tescüde li-zevcihâ. "Eğer ben böyle bir şeyi emredici olsaydım,
Kimsenin kimseye secde etmesi lazım olmaz, mümkün değil.
Yine imandan bahis konusu olaraktan.
Emanet biliyorsunuz çeşitli.
Lâ imâne limen lâ emânete lehu.
Emanet!
Emanet nelerdir?
Ahmet Bey gelir size, "Şu paralarım sende dursun ben gelinceye kadar." der.
"Şu malım, ben gelinceye kadar sen şu benim malıma bak, evimi gözet." der.
Bunlar birer emanet olmakla beraber, bir sır olarak bir söz de söyler ki;
"Bunu sen kimseye söyleme. Ben sana söylüyorum başkalarına söyleme." [der,] bu da bir emanettir.
Asıl emanet, esteîzubillah.
İnnâ aradne'l-emânete ale's-semâvâti ve'l-ardi
Bu emanet, Cenâb-ı Hak yerlere göklere, dağlara taşlara, "Benim bir emanetim var,
Ve hamelehe'l-insânü.
İnsan dedi, "Ne var bu emanetin altında yâ Rabbi?"
Bu emanete riayet edersen cennet var.
"Eh biz kabul ettik bu emaneti." dedi.
Nedir bu emanetler?
İslâm dini.
İslâm dini bize emanettir. Kelime-i şehadet emanettir. Kur'an emanettir.
İslâmlık ise bunların hepsine riayettir.
"Emanete riayet etmeyeyince de." Lâ imâne limen lâ emânete lehu. "Senin imanın hakiki bir iman değil."
Sağlam bir iman değil, zayıf bir iman.
Zayıf iman demek ne demek?
Akşam okudum, ke'l-meyyiti diyor.
Âciz misin?
Ke'l-meyyiti. "Ölü gibisin." diyor.
Burada mesela bir çok hadiseler oluyor ya, o hadiselerde acizsin, bakamıyorsun, böyle çaresiz duruyorsun.
Haa, imanın var ama bunları yapamıyorsun, ke'l meyyit.
Neden?
Dünyayı tercih etmişsin, dünya işlerinden koparamıyorsun kendini.
Kur'an'ı bellememek bir müslüman için ne kadar acı bir şeydir!..
Bir tane yahudi bulabilir misiniz ki Tevrat'ını okuyamasın ve Tevrat'ını bilmesin?
Bir tane ermeni, rum bulabilir misiniz ki İncil'ini okumasını da bilmesin?
Ve maalesef dış memleketlerden birçok böyle broşürler geliyor, Hıristiyanlığı methediyor,
Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sözü pek doğrudur.
Kısa bir tâbir.
"Emanete riayet etmeyen insanın imanı [kamil iman değildir.]
İmansız değil, imansızdır demiyor. İmanı vardır ama çok uzak bir iman.
Konuşmamızın içerisinde bunu kendimize rehber etmeliyiz.
Ama zararımıza olabilir?
Olsun varsın ne yapalım. Doğruyu söylemek vazifemiz.
Yalnız bazı yerlerde cevaz verilmişse de yine doğruluktan insan şaşmamalı.
Yine Muhiddin Arabî hazretleri diyor ki. Yarın kıyamet kopacak ya.
Binâenaleyh senin terazin burada tartılacak.
"Ben bugün bu işi yaptım, yaptığım bu işler uygun bir iş değilmiş. Müslümanlığa yakışır bir iş değil.
İşi var, para da kazanacağız burada ama yalan söyleyince bu mizanı bozar.
Yalan müslümana katiyen yakışmaz, hile de yakışmaz.
Bu ölçüyü yapamadın mı, bu nefsin hesabını yapamadın mı perişanlıktır âhiretin!
Ve lâ yestekîmu lisânühû. "Dilinin doğru olmasının da imkân yoktur."
Dininin doğruluğu, dilinin doğruluğu kalbinin doğruluğuna bağlı.
Kalp dediğimiz bu bizim vücudumuzun yaşamasına sebep olan et parçası değil.
Onun için kalbin doğru olması için de evâmir-i ilahiyenin dışına çıkmamak lazım.
Ve lâ yedhulu'l-cennete. "Cennete giremezsin."
Hiç giremez demek değil yalnız.
Men lâ ye'menü câruhu bevâikahû. "Komşusu şerrinden emin olmadığı müslüman cennete giremez."
Bakınız ne kadar mühim! Tâbir bu.
Kîle. Bevâik kelimesini Araplar bilmiyor. Diyorlar ki;
Yâ rasûlallâhi me'l-bevâiku. "Bevaik dediğin nedir senin?"
Kale ğaşmühu ve zulmühu. "Diyor ki, komşu, eziyet ediyor, zulüm ediyor komşusuna.
Ve eyyümâ raculin. "Herhangi bir adam." Esâbe mâlen min ğayri hıllihî. "Para kazandı ama helalsiz olarak."
Min ğayri hıllihî ve enfeka minhü. "Gayri meşru bir şekilde para kazandı, o kazandığı paradan
Bu verdiği, haramdan kazandığı paraları nereye verirse versin kendisine bir faydası yoktur.
Ve in tesaddeka lem yukbel minhu. "Ne kadar tasadduk ederse etsin ondan bir fayda yok ona."
Lâ yukbel. "Kabul olmuyor."
Hacca gider kabul olmaz, umre yapar kabul olmaz, zekat verir kabul olmaz. Olmaz, çünkü kök helal değil.
Ve mâ bakıye. "Öldü, geriye çok kaldı."
Dağıtamadı çok kaldı geriye.
Fezâdühu ile'n-nâri. "Onlar da onun cehenneme götürür."
Onlar da onu cehenneme götürür çünkü sorulacak;
Bunu nereden kazandın nereye harcadın?
Hem kazanç sorulacak hem de harcadığın yer sorulacak.
Diyor ki, sen bunun cevabını vermeden kıyamet gününde adamın yerinden ayırmayacaklar.
Gençliği nerede harap ettin?
Bu da onun içersin de.
Çünkü;
İnne'l-habîse lâ yükeffiru'l-habîse. "Hiçbir zaman habis habisi temizlemez."
Hediye gönderirse, hediye câiz olur fakat sahibi sevap alamaz diyor. Sahibi sevap alamaz.
Yine buyuruyor.
Bunlar ne güzeldir, ezberlemek lazım bunları.
Lâ imâne li-men lâ emânete lehu. "Emanete riayet etmeyen adamın imanı iman değildir."
Şimdi bakınız!
Ve lâ salâte li-men lâ tuhûra lehu. "Abdesti olmayanın namazı namaz değildir."
Olur mu namazı?
Abdestsiz adamın namazı olur mu?
Şart olmayınca meşrut olur mu?
Olmaz. İman da nasıl şart, namaz da nasıl şart. İmanda da öyle.
Ve lâ salâte li-men lâ tuhûra lehu. "Taharete riayet etmeyen insanın namazı da namaz değildir."
Abdesti ne kadar güzel olursa olsun. Taharetini temizlememiş ise.
Bak bu mühimdir ama!
Ve lâ dîne. "Dini de yoktur onun."
Dini yoktur, açık tâbirle.
Li-men. "Şol insanın ki." Lâ salâte lehu. "Namazı yoksa dini de yoktur."
"Eh hocaefendi, bizim itikat kitaplarımızda der ki, lâ ilâhe illallah diyen insan kabahat de etse,
Bizim de itikadımız öyledir.
Olmaz!
Çünkü bunlar;
Ve lâ dîne li-men lâ salâte lehû. "Namazı olmayanın dini tam din değildir."
Tamdan, eksik [manasını] anlamak lazım. Tam din değildir, kamil değildir, olgun değildir.
Onun için ve lâ dîne diyor.
Evet biz Müslümanlıktan çıkarmıyoruz ama Allah biliyor işi. Allah kimin sâdık kimin kâzip olduğunu biliyor.
Binâenaleyh lâ ilahe illallah dedin, ben seni tasdik ettim ki yâ Rabbi, sen birsin.
Öyleyse benim lâ ilâhe ilallahım ne kadar kıymetli oldu şimdi?
Müslümanım dedim.
Dün duydum ki, diyorlarmış ki bazı sapıklar,
"E bu Kur'an'ı Türkçe yapalım canım. Arapça bundan biz bir şey anlamıyoruz."
Birisi demiş ki;
"Peki Kur'an'ı Türkçe yapalım, sen bir şey anlamıyorsun
Kur'an'ı okuyamıyorsun, bilmiyorsun Arapça olduğu için.
Bu Kur'an'ı Türkçe yapacaksın da ne olacak?
Yüz taneden fazla tefsir var.
Ve lâ dîne li-men lâ salâte lehû. "Namazı olmayanın dini din değildir."
Gavur da değildir. Gavur da değildir müslüman yine ama şimdi Araplar namaz kılmayanları tekfir ederler.
Şimdi bak!..
Ve mevdıu's-salâti mine'd-d'ini. "Ama şimdi sana din ne demek olduğunu anlatayım." diyor.
Dinde namazın yerinin ne olduğunu anlatayım, iyi dikkat edin.
Ve mevdıu's-salâti mine'd-d'ini. "Dinde namazın mevkii, dinde namazın yeri."
Şu cesetteki baş neyse namaz da imanın içerisinde, dinin içerisinde budur.
Canım ben namaz kılmayayım da olur.
O başını alalım da olmasın, yaşa bakalım.
Başını aldığımız vakitte yaşamak mümkünse namazsız da Müslümanlık olur diyelim.
Ne güzel bağlamış. Başsız vücut olması mümkün değil, namazsız müslümanlık da olmaz Müslümanlıkta.
Ama kusurlu kılıyoruz.
[Olsun,] biz evliyâ değiliz ki, peygamber de değiliz. O evliyaların [namazı başka.]
"Sen kıl dedin yâ Rabbi! Ben de geldim işte Allahu Ekber!"
Bu [namazı kılmamak] ne büyük bahtsızlık yahu!
Duruyorsun huzura, "Allahu Ekber! Yâ Rabbi! Bütün büyüklerin büyüğü sensin. Bütün varlık senin.
Allah kusurumuzu affetsin.
Diyor ki,
Bi-ihtiyâci'n-nâsi ileyhi. "İnsanların namaza ihtiyacı."
İnsanların namaza ihtiyacı vücudun başı olan ihtiyacı gibidir.
"Eh namazsız da yaşıyor bugün insanlar. Bir sürü insan bugün namaz bilmiyor ve kılmıyor da.
Bir yerde okudum da hoşuma gitti.
Yamyam dedikleri insan yiyenler yok mu orada?
Okuyup dinleyip duruyoruz ya, yamyamlar insanları yerlermiş. İşte bunlar ne Allah biliyor ne Peygamber bilir.
Aziz kardeş!
Bu iman denilen şey öyle bir cevher ki, öyle bir cevher ki tarifine gücümüz de yetmez.
Allahsız insanın nesi olur yahu?!
Allahsız insan işte! Bu kadar yani.
Lâ be'se rayhatün yeşümmühâ.
Sallallahu aleyhi ve sellem'den sormuşlar;
"Yâ Resûlallah! Ramazan'da efendisi hanımını öpüyor. Ne lazım?" demiş.
Cenâb-ı Peygamber demiş ki;
"Bir şey lazım gelmez. O senin kokundur, koklar.
Fakat ulemalar sonra bunu izah etmişler. Gençlere câiz değildir.
Lâ be'se bi'l-ğınâ li-meni't-tekâ ve's-sihhatü li-meni't-tekâ hayrun mine'l-ğınâ vetîbu'n-nefsi mine'n-ni'ami .
Zenginlikle fakirlik lehinde aleyhinde iki farklı söz var burada.
Şimdi burada Cenâb-ı Peygamber buyuruyor ki;
Lâ be'se bi'l-ğınâ. "Zenginlikte beis yoktur."
Zengin ol. Ne kadar istersen ol.
Li-meni't-tekâ. "Ama Allah'tan korktuğun müddetçe."
Eğer Allah'tan korku varsa içinde, zenginlik senin için faydalıdır.
Eğer ittikâsı yoksa; namazı kılamıyor, orucu da tutamıyor, zekatı da veremiyor.
Binâenaleyh böyle ittikâ sahibi olursa zenginlik ona ne mutlu!
Zenginlik ona ne mutlu!
Ve's-sihhatü. "Sıhhat da hayırlıdır."
Kimin için?
Li-meni't-tekâ hayrun mine'l-ğınâ. "Allah'tan korkan için [sıhhat zenginlikten hayırlıdır]."
Çünkü ibadet taat sıhhatla olur. Ama o ki ibadet taat edemiyor ve yasaklara da hücum ediyor.
Ve tîbu'n-nefsi mine'n-ni'ami.
Nefislerinin teskinini meşru yollardan yapınca kalp nurlanır, diyor.
Meşru yollardan nefislerin teskini kalbi nurlandırır.
Onun için;
Ve'l-ğınâ bi-ğayri takvâ heleketün. "Zenginlik takvasız helâktır."
Helaki mucip olur, mahvına mucip olur.
Li-ennehu yecme'uhû min ğayri hakkihî. "Çünkü onu haksız olaraktan toplamış."
Bakıyorsun az zamanda milyoner oluyor adam.
Az zamanda milyoner olmak nasıl olur bilmem ki?!
Bununla beraber ve yemne'uhû hakkahû. "Ondan sonra hakkını da vermiyor."
Onun için ne oldu?
Helâk oldu.
O zaman takvâsı olursa ne mutlu! Olmadı mıydı işte insanı böyle helake sürükler götürür.
Sıhhat de böyle, tîb-i nefis de böyle.
Lâ be'se. "Yine beis yok ki."
Zalime de yardım edeceksin mazluma da yardım edeceksin.
Yâ Resûlallah! Zalime nasıl yardım edilir?
İn kâne zâlimen fe'lyenhehu. "Zalimi zulmünden men et."
Zalimi zulmünden men et yapamasın o zulmü. Zalime destekçi olma. Zalimin yardımcısı olma.
Ne kadar incece bir söz! Çok mühimdir! Zalimin destekçisi olma!
Ve'l-yensur. "Bunu yap." Fe-innehu lehu nasrun ve in kâne mazlûmen fe'lyensurhu.
Şöyle bir hikâye aklıma geldi.
İki kişi dövüşüyorlarmış. Birisi zalim birisi mazlum. Adam da kafasını çevirmiş geçmiş oradan.
Ölmüş mezara girmiş.
"Yahu ben namazımı bırakmadım, orucumu bırakmadım.
"Haa!" demişler ki, "Sen filan vakit filan yerden geçerken iki kişi kavga ediyordu da o mazluma yardım etmedin.
Onun için aziz kardeş nemelazımlık Müslümanlıkta yok. Zulüm başını alıp gidiyor. Zalim başını almış gidiyor.
Lâ be'se en yukallibe'r-raculü el-câriyete izâ erâde en yeşteriyehâ
Arabistan'da eskiden hizmetkârlar satılırmış.Hizmetkar, cariye dedikleri o kadınlar satılırmış.
Bu cariye için câiz, cariyeden gayrısı için câiz değil. Kadını, alacağım kadını bir göreyim ben dersin sen.
Yoksa onunla gideyim de kaş kaşa, göz göze oturalım konuşalım da
Bu devrin icabı. Bu câiz olmaz.
Lâ be'se bi-isbâli'l-izâri ilâ nısfi's-sâki evi'l-ka'beyni.
Tabi Arapların giydiği elbiseleri biliyorsunuz işte. Entariden ibaret bir şey.
Dediler ki;
"Topukları çok uzundur Hocaefendi. O topuklu ayakkabıyı giyince sürünmüyor yerde." dediler.
Allah korusun!
Gavurluğu taklit etmekten müslümanlığı taklit etmek daha güzeldir.
Fe-innehu kâne fî men kâne kableküm raculün. "Bir hikâye olaraktan Cenâb-ı Peygamber diyor ki.
Bakın bana, iyi bakın bana diyor.
Fe nazarallâhu ileyhi.
Dedi, sana yakışır mı ey kulum bu kadar?
Fe-nazarallâhu ileyhi fevki arşihin fe-makatehu. "Onu gazaba uğrattı." Ve emera'l-arda. "Yere dedi ki."
Bağıra bağıra, inleye inleye gitmekte.
Fehzerû. "Siz bu gibi hallerden sakının, gurur verecek elbise giymeyin."
Haa, dün okudum Cenâb-ı Peygamber'e bir esvap getirmişler, hediye. Güzelce bir şey.
Namaza durmuş. Giymiş namaza durmuş. Bir rivayette, derhal çıkarmış;
"Götürün bunu bana veren adama verin, benim eski esvaplarımı getirin.
Benim huzuruma mâni oldu bu esvap.
"Siz böyle yaparsanız sizin huzurunuzu men eder." [demek.]
Ona bir şey olmaz.
Fehzerû vekâiallâhi azze ve celle.
Lâ be'se bi-ta'lîki't-ta'vîzi mine'l-kur'âni kable nüzûli'l-belâi ve ba'de nüzûli'l-belâi.
"Kur'ân-ı Azîmüşşan'dan tecrübe edeceğimiz şeyler,
Da, Cenâb-ı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gazaların birisinde yaralanmışlar.
"Uğraşma, dur!"
Bismillah türbete ardunâ bi-rîkati ba'dunâ yeşfî sekîmenâ bi-izni rabbinâ.
Bunu okutmuş yedi defa, "Hadi git!" demiş.
Bunu okuyunca insanlara şifa hâsıl olur.
Binâenaleyh ta'vîz [muska] Kur'an'dan. Kur'an'dan bir insan şifa bulamazsa başka şeyden hiç şifa olmaz.
Kable nüzûli'l-belâi. "Bela gelmeden evvel de okursun dualar, Kur'an'dan âyetler,
Mesela Yâsin- Şerîf'i 40 defa okursa, Kulhüvallah'ı 1001 defa okursa.
Bunlar büyük belaların gitmesine sebep olur.
Lâ te'huzü'd-dînâra bi'd-dînâreyni ve lâ ed-dirheme dirhemeyni ve lâ es-sâa bi's-sâayni.
Bir lira verirsen iki lira alırsan, bir dirhem verirsen iki dirhem alırsan, bir ölçek buğday arpa verirsen,
Allah cümlemize uyanıklıklar versin.
Lillahi'l-Fâtiha.