Tarih: | Yer: | İzlenme:54
Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.
el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.
İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem
Men eâne e'âne müslimen bi-kelimetin ev meşâ lehû hatveten haşerahullâhu
Sadaka Resûlullah.
İbn Asâkir İbn Ömer'den rivayet etmiş.
Ramazan fitresinin fiyatlarını yollamışlar;
Kuru üzümden vermek isteyenler bir kişi için: 60 lira 1. sınıf, 57 lira 2. yani ortası, 50 lira zayıf olanı.
Hurmadan vermek isteyenler: İyisi 55 lira, ortası 40 lira, aşağısı 35 lira.
Buğday unundan vermek isteyenler: İyisi 12 lira, ortası 11 lira, aşağısı da 9 lira.
Buğdaydan, tane olarak buğdaydan vermek isteyen: İyisine 6 lira, âdisine de 5 lira demiş, ortasını koymamış.
Tane arpadan sekiz lira, arpa unundan dokuz lira olaraktan fitreler sayılmıştır.
Fitre doğan çocuğun da olur, hayatta ölmemiş olan adamın da fitresi olur.
Bugün dersimiz.
Bunu cuma günü okumuşsak da faydasına binâen bugün bunu tekrar ediyoruz.
Men e'âne müslimen bi-kelimetin. "Bir insan, bir müslüman bir müslümana
Çeşitli yardım yolları vardır.
Bunların hiçbirisini yapamazsa,
Binâenaleyh;
Men e'âne müslimen. "Bir müslümana yardım ediyor."
E'âne, yardım ediyor.
Ne ile?
Bi-kelimetin. "Bir söz söylemek suretiyle o müslümanın yardımcısı oluyor."
Belki, "Bu nasıl olur?" dersiniz de.
Şimdi bir müslüman kardeşini bir tarafta birisi çekiştirir,
"Yahu o kadar ileriye gitme!
Bu müslümana yardımcı oluvermektir.
Ev meşâ lehû hatveten.
Arabaya binecek binemiyor mesela,
Ama bunu iyi dinlemenizi rica edeceğim!
Bu gayet basit bir şey ama çok da mühim bir şey.
Niçin?
Müslüman bir.
Altı yüz milyon mu 700 milyon mu, kaç 100 milyon olursa olsun,
Şimdi doktorluk yapacak değiliz ama
Bir vücut bir yabancılığı kabul etmiyor. Yabancı maddeyi kabul etmiyor.
Sonra ikinci bir şey daha. Bir mikrop, vücut bir yerden bir mikrop alıyor.
Onlar ne yapıyor?
Hücum ediyor oraya, düşmanı oradan kovmak, oraya oturtturmamak için.
Vücut mikropları bunu idrak ediyor da o yabancıyı oradan kovmak için elbirliği yapıp
E biz müslümanlar birbirimize yardım için neden koşmuyoruz?
Neden bu kadar ayrı oluyoruz birbirimizden?
Çok acı bir derstir. Hem güzel hem de acı!
Şimdi bunun üstünde şu yazılı.
Men e'âne zâlimen. "[Kim bir zalime yardım ederse.]"
Bir müslüman bir zalime nasıl yardım eder?
Zalimi hâlâ öğrenemedik mi biz?
Öğreneceğimiz de yok yani. Zalimin kim olduğunu öğrenmek istemiyoruz
Hepimiz öyle diyeceğiz.
Kafalarımız bozulmuş, akıllarımız bozulmuş, görüşlerimiz bozulmuş
"Bu zalimdir yahu!" [dese,]
"Hayır efendim, neden zalim olacakmış?" [diye] hepsi bize hücum eder.
Bak ne diyor;
Men e'âne zâlimen li-yüdhida bi-bâtilihi hakkan. "Batılını hak göstermek için bir zalime yardımcı olan bir insan için."
Buna mukabil bir müslümana yardım için,
Onu nasıl biliyorsun?
İyi diye bilirim.
Bitti bu kadar. İyi. Böyle bir sözle yardım etmek.
Bunu söylemek suretiyle, yardım etmek suretiyle;
Haşerahullâhu azze ve celle yevme'l-kıyâmeti mea'l-enbiyâi ve'r-rusüli âminen.
Peygamberleri ile beraber haşrolunmak şerefine nâil olmak için bir müslümana yardım etmek kâfi geliyor.
Ama burada ne kadar geri kalmışız bilmem!..
Ve a'tâhu zâlike ecra seb'îne şehîden kutilû fî sebîlillâhi.
Ne devlettir bu!
Fenalıktan ne çıkar, kötülükten ne çıkar?!
Allah affetsin kusurlarımızı.
Şimdi bakınız bir de altında var.
Men eâne mü'minen alâ hâcetihi.
Bu bir yardımdır müslümana değil mi ya?
Ama bu para. Herkeste bu para olmaz tabi.
Ben veremem.
Peki veremezsin ama bir müslümana bir sözle de mi yardım edemezsin?
Bir sözün de mi yok yani yardım edebilecek?
Gelmiş kapıya bir fukara, yalvarıyor, elini açmış, "Aman yardım, açız, fakiriz. Odunumun kömürümüz de yok.
Laf ettik, vermedik bir şey. Bu lafla;
Men eâne mü'minen alâ hâcetihi. "Mü'min kardeşimizin hacet için yardımcı olduk."
İster parayla ister lafla olsun.
Veheballâhu lehû selâsen ve seb'îne rahmeten.
O Allah rahmeti bu şimdi. Gökten inen yağmura da benzemez yani. Yağmur da onun ama bu rahmet başka rahmet.
Bu rahmet ki rahmeten. Bunlardan, 73'ten bir tanesi, bir rahmet;
Yuslihullâhu lehû dünyâhu. "Bu bir tane ile Cenâb-ı Hak dünyasını ıslah eder, rahat olur dünyasında."
Sıkıntı çekmez, meşakkat çekmez. Cenâb-ı Hak onun her türlü geçimine yardımcı olur. Olur bir rahmet yeter artar ona.
Ve ahhara lehû isneyni ve seb'îne rahmeten. O 72 kaldı ya. Yetmiş üçün bir tanesi dünyaya yetti,
Mezhûraten fî derâceti'l-cenneti. "Toplanır, cennet derecelerindeki yüksekliğe vesile olur."
Ne oldu?
Bir mü'mine yardım ettik.
Meşhurdur;
Vallahu fî avni'l-abdi mâ dâme'l-addü fî avni ehîhi.
Allah kulunun yardımcısıdır. Eğer sen Allah'ın yardımını istiyorsan,
Nasıl olacaksan ol. Allah hepimize bir akıl, bir fikir, bir kafa vermiş,
Musa aleyhisselam zamanında kıtlık olmuş, senelerce yağmur yağmamış Kıtlık.
Hadi yağmur duasına çıkalım demişler.
Musa aleyhisselam da içlerinde, yağmur duasına çıkıyorlar.
"Günâhkarlar içimizden ayrılsın. Günâhkarlar içimizden ayrılsın çünkü günâhkarların duasıyla olmaz bu iş."
Hepsi çekiliyor cemaatin, bir kişi kalıyor. Musa aleyhisselam ona soruyor;
"Sen hiç günah işlemedin mi?" diyor.
"İşlemedim. diyor. "Yalnız bir gün namaz kılıyordum, namaz kılarken önümden bir hanım geçti.
"Hah sen gel!" diyor. "Sen dua et ben de amin diyeyim." diyor.
Musa aleyhisselam ona dua ettiriyor o da amin diyor. Allah bol bol güzel rahmetler veriyor.
Yani günahlar iyi şey değil aziz kardeş!
İman ediyorum, benim imanım var.
E imanın varsa itaat lazım. İman itaat ile olur. İtaatsizlikle olan iman sayılmaz.
Allah'ı tanıdın mı?
Tanıdım.
Tanıdıysan emrine uy.
Ne diyor?
Canım öğle yemeğini yeme diyor, başka bir şey demiyor ki.
Altında da bir sürü sıhhat var, bir sürü âfiyet var, bir sürü nimet var altında da.
E ben aç duramam!
Neden duramazsın canım? Yarın bir kıtlık olduğu vakitte [ne yapacaksın?]
Şimdi bak demin öğlen söylemiştim yine Musa aleyhisselam'ın zamanında, Benî İsrail devrinde bir kıtlık olmuş,
Böyle bir felaket olursa ne yaparsın Allah esirgeye?
Hadi dinleme bakalım Allah'ı şimdi, ne yapacaksın yani?
Bu mülkün sahibi Allah'tır, varlıkların sahibi Allah'tır. İnsan bunu idrak edemezse
Binâenaleyh onun emrine itaatten daha güzel bir şey yok. Onun için sevgili Peygamberimiz
Kim götürmüş mezarına altınları?
Ama bir müslümana yardım edersen, peygamberlerle beraber haşrolunmak devletine mazhar oluyor insan.
Ne devlet!
Yani bunları kafalara yerleştirmek lazım. Bir müslümanın bir müslümana yardımından dolayı
O da benim kulumdan bir kula yardımcı oldu.
Aziz kardeş!
Bugün yine bir şey gördüm.
Bizim karınca kadar da mı kıymetimiz yok?
Süleyman aleyhisselam'ın zamanında da bir kıtlık olmuş. Çıkıyorlar yağmura, yağmur duası yapacaklar.
Süleyman aleyhisselam
"Yâ Rab! Ben de senin kullarından bir kulum. Benim de rızkım var yâ Rabbi!
Süleyman aleyhisselam da bu karıncanın duasını duyuyor;
"Dönün artık!" diyor, "Oldu iş!" diyor. "Bizim duamıza lüzum kalmadı."
Allahu Teâlâ böyle bir karıncasının duasını kabul ediyor da eşref-i mahlukât olan biz insanların şu hâline bakın bugün!
Allah muhafaza etsin cümlemizi.
Onun için iyilerin arasına katılmak kadar büyük devlet yok.
Bakınız şimdi! Bu yine bir müslümanın vazifesi.
Men a'teka rakabeten
Şimdi bunun kolaylığını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;
"Her kim böyle bu köleden bir köle bulur da onu satın alır."
Kimse, ona adam para vermiş almış tabi,
"Sen buna kaç para istiyorsun?"
Bin lira.
Al sana bin lira.
"Evladım sen hürsün artık. Sana kimse elleşemez." [diyorsun,] onu azad ediyorsun kurtarıyorsun kölelikten.
Bu azat etmek, müslüman olmasa da dahi yine bir köleyi azat etmektir, ama müslüman olursa daha eftal.
A'tekallâhu bi-külli udvin minhâ udven min a'dâihi mine'n-nâri.
Ne kadar büyük bir devlettir bu!
Hattâ yü'tika fercehû bi-fercihi demiş.
Hani en çok günah işleyen yer adamın iffet yerleridir. Günahlar en çok oradan işlenir.
Bak ravilerini okuyayım da bunun;
Buhârî, Ahmed b. Hanbel, Müslim, Tirmizî, İbn Hibban Hz Ebû Hüreyre'den; Taberânî Sehl'den;
Yani yine burada müslümanların birbirlerine çeşitli yardım yollarından bir yolda burada gösteriyor.
Bakınız şimdi.
Men a'teka şirken lehû fî abdin.
"Eğer param olduğu takdirde bunun hissesini ben sana vereyim kendi hissemi de affediyorum.
E ben o parayı vermem de daha üstü paraya veririm.
Pazarlık var.
Fe-kâne lehû mâlün yeblüğu semene'l-abdi kavvime'l-abdü aleyhi kıyâmete adlin fe-u'tiye şürakâühu
E ben azat ettim. Senin yarı hissen kurtulmuştur.
Sen kaç paralık bir adamdın?
Bin liralık. Beş yüzünü ben sana azat ettim, 500 lira şeyin kaldı.
Yardımın çeşitli nevilerinden birisi.
Bu da İmam Malik, Abdurrezzak, Ahmed b. Hanbel,
Yani bilmem anlatabildim mi?
Müslümanların birbirlerine yardımcı olabilmelerinin çeşitli yolları.
Men i'tekade. "İtikat ediyor, ahd ediyor." Livâe dalâletin.
Dolu, ilim hazinesi kendisinin ama kimseye faydası yok. Saklıyor. Ev eâne zâlimen.
Esteîzübillah, Kur'an-ı Azîmüşşan'da Hz Allahu celle ve alâ;
Ve lâ terkenû ilellezîne zalemû "Zalimlere en ufak bir meyil ile meyletmeyiniz." diyor.
En ufak bir meyil ile zalimlere meyletmeyin. Zalimleri sevmeyin, meyletmeyin, onlara yardımcı da olmayın.
Bak ne diyor?
Ev eâne zâlimen. "Bu adam zalimin de yardımcısı." Ve hüve ya'lemu.
Zalim olduğunu bildiği halde o zalime menfaatlerin iktizası [yardım ediyor].
Ne o?
Oradan faydalanacak.
Fe-kad berie mine'l-islâmi. "Bu İslâm'dan çok uzak bir adamdır. İslâm böyle şey yapmaz."
İslâm böyle bir şey yapmaz, müslümandan böyle bir şey sâdır olmaz.
Allah esirgeye.
Şimdi bakın altına da.
Men a'rada an sâhibi bid'atin buğdan lehû.
Çünkü bir insan ne kadar zalim olursa olsun kendi başına kalırsa zulmünü işleyemez, yapamaz.
Şimdi burada müslümanın vazifesi bu gibi insanlara destekçi olmamak.
Ki o zaman Cenâb-ı Hak ne dedi?
"Senin kalbini emn ü imân ile doldurur
Ve men ehâne sâhibe bid'atin rafeahullâhu fi'l-cenneti miete deracetin
Meni'tekefe aşran fî ramadâne.
"Kim böyle bir itikafı Ramazan'ı Şerif'te yapabilirse."
Bir hac bugün 10-15 bin lira, iki tanesi 30 bin lira.
Fakat Hz. Abbas camide itikâfta imiş.
Kim?
Dargın olanlar.
Dargın olanlar ne zaman barışırsanız o zaman affa uğrarsınız diyor.
"Yahu filan kardeşle biz darıldık,
Hemen onun üzerine Hz. Abbas hemen pabuçları alıyor herifin arkasına [düşüyor.]
Bak, hani bir iki aldım dedi ya. O bir iki adım şuradaki dükkanda veyahut evde adam, oraya kadar gidiyor.
Giderken;
"Ne yapıyorsun?" diyorlar, "Nereye? E bak sen itikafta değil misin?"
İtikaftayım evet.
Unuttun mu itikafta olduğunu?
Hayır, biliyorum.
E nereye çıkıp gidiyorsun?
Haa, bak şurada yatan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki;
"Bir müslümanın hacetinde bulunmak benim camimde 10 sene itikâftan hayırlıdır." dedi.
Müslümana yardımı sen boş bir şey mi zannediyorsun?
Şimdi itikafta olan bu adam bu kadar sevap kazanabiliyor fakat ama maalesef yapanlar pek az oluyor.
Bu sünnet-i kifayedir. Farzı ayın gibi değil yani sünnet-i kifayedir.
Şimdi itikafı tamamı ile bırakırsak bütün memleket günahkardır.
Onun için zor değildir.
Ne olur, hasta olursak ne yapabiliyoruz?
Hiçbir şey gelmiyor elimizden, kapanıp kalıyoruz öyle.
İşte burada da sağlam olaraktan biz ibadethanede kendimizi hapsediyoruz.
Ne yapacağız?
Yiyeceksin, içeceksin bir şey yapmayacaksın yine. Yiyeceksin içeceksin ve uyuyacaksın.
Geçen seneye kadar elhamdülillah bunu yapabiliyorduk.
Şimdi bakın yine geldi.
Men eğâse melhûfen. Melhûf, mazlum, zulme uğramış bir adam
Men eğâse melhûfen. "O mazluma, o ihtiyaç sahibine yardım ediyoruz."
Bu ötekinde, bir evvelki hadiste rahmeti ilahiden bahsetti, 73 rahmeti ilahi. Burada da 73 mağfiret ediyor.
Minhâ. "O 73 mağfiretten bir tanesi." Vâhidetün fîhâ salâhu emrihi küllihi.
Ravileri bunların da Buhârî et-Tarîh, İbn Ebi'd-Dünya Kadâi'l-havâic, Ukeylî, el-Harâitî, Hatîb el-Bağdâdî,
Allah cümlemizi müslümanlara yardımcı olan,
Meni'ğberrat kademâhu fî sebîlillâhi. İğberrat, tozlanmak, ayakları tozlanıyor.
Şimdi dünya her zaman böyle bizim yollar gibi asfalt değil. Karayollarında yürüyor.
Bunlar giderken ayakları tozlanıyor, bu tozlandığından dolayı da,
Harramehullâhu ale'n-nâri. "Cenâb-ı Hak onun vücudunu cehenneme haram ediyor."
Allah yolunda yürürken bak ayakların bile tozlanmış, belki başın saçın da tozlanmış.
Rahmet-i ilahinin ne kadar geniş olduğu [ortaya çıkıyor.]
İkinci bir hadis de;
Meni'ğberrat kademâhu fî sebîlillâhi harramehâ ale'n-nâri.
Meni'ğberrat kademâhu fî sebîlillâhi hüve mâ harâmün ale'n-nâri.
Ravileri, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Tirmizî, Neseî İbn Hibban, Ebû Abs'ten; Taberânî,
Bakınız şimdi! Meni'ğtâbe ehâhu'l-müslime. "Bir adam bir müslüman kardeşinin aleyhinde konuşuyor."
Kusursuz insan olur mu kardeş?
Hiç olmaz. Hepimizde kusur dolu.
Bunun ıslahı;
Fe'stağfera -ya'nî lehû- fe-innehâ keffâratün. Allahümmağfirli ve limeniğtebtuhû.
Oturduk konuştuk gidiyoruz. Giderken bunu diyeceğiz.
Allahümmağfirli ve limeniğtebtuhû.
Ki o gıybetin günahı gitsin üzerimizden.
Sonra bir dua daha var. Meclislerden kalkarken öyle lâlettayin;
Selamünaleyküm!
Aleykümselam deyip de kalkmak olmaz.
Şöyle bir dua okunacak.
Sübhâneke allâhümme ve bi-hamdike ente rabbî ve ene abdüke
Bu ufacık bir dua. Bunlar dua kitaplarında yazılıdır. Bunları öğrenip okumak lazım.
Şimdi bakınız;
Men ağleka bâbehu dûne zevi'l-fakri ve'l-hâceti.
"Sakın içeriye kimseyi sokma." diyor.
O istediği kadar artık yalvarsın dursun, vermez Allah.
Ve eb'adehu ve mene'ahu. "Onu da uzak eder ve istediklerini ona da vermez."
Yani kapıların kapanmasını Cenâb-ı peygamber istemiyor. Hacet sahiplerinin işlerini gelirse görüverin.
Bak burada bir kelimeyle yardımcı olacaktı. O da gelmiş bir ihtiyaç sahibi, bir derdi var bir şey söyleyecek.
Ama çok geliyormuş.
Gelsin varsın.
Ooo bıktım!..
Olmaz, çok ayıp.
Allahu Teâlâ ne kadar veriyor bize, biz de o kadar vereceğiz.
Ama diyeceksin ki;
İstanbul'un fukarasının da,
Yok, Allah sana ne kadar gönderdiyse o kadar gelir, fazla gelmez, merak etme.
Meni'ğtesele yevme'l-cumuati ahracehullâhu min zünûbihi.
Halbuki bunda da çok kusurumuz var.
Olmaz.
Cumaya mahsus müslümanın elbisesi olacak, bayrama mahsus elbisesi olacak.
Bugün Allahu Teâlâ'nın büyük davetine gidiyorum.
Büyük davetine gidiyorum diyerekten, kimseyi rahatsız etmemek için bunlara dikkat ederekten camiye gelirse,
Meni'ğtîbe indehu ahûhu'l-müslimü.
Meni'ğtîbe indehu ahûhu'l-müslimü. "Her kim, yanında bir kardeş zemmolunuyor,
Hayır arkadaş öyle değil, senin dediğin kadar da ama böyle hatası kusuru vardır ama
Haa!..
Ezellehullâhu teâlâ fi'd-dünyâ ve'l-âhirati.
Şimdi diyor ki;
"Ben yalan söylemiyorum yahu. Yalan söylemiyorum aynı gördüğüm hadiseyi anlatıyorum."
Zaten gıybet gördüğün hadiseyi anlatmak. Eğer yalan da katıyorsan
Müslümanlar ayıbı örtmek ile mükellef. Müslümanın vazifesi ayıpları örtmekle mükellef, açmakla mükellef değil.
Onun için İsa aleyhisselam'ın bir şeysi var, cemaate söylüyor.
Ne yaparsınız?
Örteriz efendim.
"Yok!" demiş, "Öyle yapmıyorsunuz. Bir adamın üstünü soğuktan örtmek kâfi gelmiyor.
Misalin sonucu, o adamın açılan üstünün, belki altında bir donu da vardı ama,
Ne kadar ibretlik bir söz!
Sen bizi affeyle yâ Rabbi!
Fakat "Affeyle!" diyoruz ama bu da, bu sözümüz de boşuna. Çünkü bu işleri işliyoruz.
Yine burada bir tane daha geldi.
Men ağleka bâbehu dûne zevi'l-hâceti ve'l-halleti.
Adam da bıkmış vermez hâle gelmiş;
Ağlekallâhu bâbe's-semâi dûne halletihi ve hâcetihi ve fakrihi ve meskenetihi.
Men eftiye bi-ğayri ilmin kâne ismuhu alâ men eftâhu.
Bugün çok görülegelen hadiselerden birisidir.
Ve men eşâra alâ ahîhi bi-emrin ya'lemu enne'r-ruşde fî ğayrihi fe-kad hânehu.
Ders okuturken ne öğretiyorsun bunlara? [diye sorulmuş.]
İşte bir sürü bilgi.
"Hayır!" demiş, "Bunlara evvela 'bilmiyorum'u öğret.
'Biliyorum' demezse hangi bilginin altından çıkacak sonra bu?
Evvela bu 'bilmiyorum' demeyi öğrensin.
Ebûbekir Sıddîk hazretleri hutbeye çıkmış. O zaman demek ki olabiliyormuş. Birisi kalkmış;
"Yâ İmam! Filan şey nasıldır?" demiş, bir mesele sormuş.
"Bilmiyorum." demiş.
Bak Ebûbekir Sıddîk bu, halife-i Resûlullah.
Evvela bilmemeyi öğren.
O adam demiş ki;
"Bilmiyordun da oraya niye çıktın?" demiş.
Bak bak!
Demiş;
"Bilgim kadar çıktım. Bilmediğim kadar çıksaydım ta semaya kadar çıkardım." demiş.
Bilgim bu kadardır, 3-5 ayaklı bir yere çıktım. Eğer bilmediğim kadar çıksaydım semaya kadar uzanırdım demiş.
Onun için insan birçok mesâilde öyle gelişigüzel 'şöyledir' demesi çok büyük hatadır.
"Git müftüye." de. En kolayı 'Git müftüye' dersin, atlatırsın.
Şunu hep beraber halledelim.
Ve men eşâra alâ ahîhi bi-emrin.
"Her kim, bir kardeşine işaret ediyor, şunu görüyor musun?"
Ya'lemu enne'r-ruşde fî ğayrihi
Ama bir adam lazım, mesela dükkanına,
Fe-kad hânehu. "Allah'ın dinine hıyanetlik etmiş olur."
O elyak olan insan seçilmesi lazım gelirken, sen berikini seçtiğinden gösterdiğinden dolayı;
Fe-kad hânehu. "Allah ve Resûlune hıyanetlik etmiş olur."
Men efsede'n-nâse bi-ğayri ilmin le'anethu melâiketü's-semâi ve'l-ardi.
Bu çok mühim bir şey.
Bugün ne kadar kuturumuz var bizim, ne bilelim ki?
Hiçbir şey bildiğimiz yok yani.
Bir iki tane kelime bilmekle mesela hallolur mu?
"Şöyledir" deyip çıktığımız vakitte;
Le'anethu melâiketü's-semâi ve'l-ardi. "Yerin göğün melekleri o adama lanet ediyor."
Onun için çok kimseler kaçmışlar bu işten böyle.
Men eflese ev mâte fe-vecede raculün metâahu bi-aynihi fe-hüve ehakku bihi.
Men ekâle nâdimen yeb'atehu ekâlallâhu asratehu yevme'l-kıyâmeti.
Eski pazarlıklarda, hayvan alır satar, başka şey alır satar.
Gerek mal olsun gerek bir şey olsun. İki üç gün sonra beğenmedin.
Yani kolaylık gösterici olmak.
Men ekâme mea'l-müşrikîne fe-kad beriet minhü'z-zimetü.
Fakat bu hadîs-i şerîfi büyükler tahlil etmişler,
Kâle'l-münavî; ve hâzâ kâne fî evveli'l-islâmi hîne kâneti'l-hicratü ilen'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.
Sen müslüman olduktan sonra gidiyorsun yine küffâr ile beraber yaşayacaksın.
O olmaz.
Allah cümlemizi affetsin, tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin.
el-Fâtiha.