Tarih: | Yer: | İzlenme:5127
Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.
el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.
İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah
Men ekele ve hüve ya'lemü ennehâ serikatün fe-kad eşrake fî ismi sârıkıhâ.
Taberanî Meymûnete binti Sa'd radıyallahu anh'ten.
Mefhari mevcûdât Muhammed Mustafa râ salavât.
Seyyidüssâdât Muhammed Mustafa râ salavât.
Habîbi hüdâ Muhammed Mustafa râ salavât.
Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen
Cenâb-ı Hak cümlemizi bu mübarek Ramazan hürmetine mağfûrîn zümresine ilhak buyursun da
Cenâb-ı Peygamberin, geçen Cuma günü okuduğumuz hadislerden bir tanesini tekrar ediyorum.
"Her kim bir müslümanın hakkını haksızlık olarak yemin ile gasp ederse."
"Bu benimdir." diyerekten yemin ediyor halbuki hakkı değil,
"Allah ona cenneti haram kılar."
Bir adam demiş ki;
"Ufak bir şey olsa da mı yâ Resûlallah?"
"Evet, bir misvak ağacının parçası da olsa hak haktır."
Allah bu haklara riayet eden kullarından etsin cümlemizi.
Bunlar mühimdir de onun için tekrar ediyorum.
Evlerde lüzumsuz yere köpek besleyenlerin hergün amellerinden iki kırat eksilir.
Her kim bir mü'mini sevindirirse Allahu Teâlâ da kıyamet gününde onu sevindirir.
Her kim istiğfara devam ederse Cenâb-ı Hak ona çıkış yolları,
İstiğfara çok devam etmeli. Hiç olmazsa günde 100 defa estağfirullah el-azîm ellezî lâ ilâhe illâhû
Allahu Teâlâ'nın zikrini çok edenler münafıklıktan uzak olurlar.
Mü'minin alameti Allahu Teâlâ'yı zikretmektir.
Her kim yaşlı bir adama ikram ederse, İslâm'da yaşlanmış bir adama ikram ederse
Her kim mü'min bir kardeşine ikram ederse;
Men ekreme ehâhu fe-innemâ yükrimullâhe. Allah'a ikram etmiş sayılır.
Her kim müslüman kardeşine ikram ederse müslüman kardeşinin ikramını kabul buyursun.
Her kim ufacık bir faiz yerse bu 33 zina yapmış günahı amel defterine yazılır.
"Soğan, sarımsak, pırasa, turp gibi ağzı kokutan şeyleri yiyenler
Bu hususta üst üste dört tane hadis var.
Her kim sofrasında dökülen kırıkları toplar, ziyan etmez yerse
Onun için yemekten dökülen şeyleri [yemeli,]
Onun için yine yemek yemezden evvel besmele ile başlarız.
Onun için gaflet edilmemeli de yemeklere otururken hep beraber oturulup güzelce
Her kim haram bir lokma yerse onun 40 günlük duası kabul olunmaz.
Onun için lokmalarımıza çok dikkat etmeli, haram lokmayı ne pahasına olursa olsun yememeye çalışmalıyız.
İçki satmak haramdır. Bu haramı satıp da, "Ben yalan söylemiyorum,
Binâenaleyh içki satmak çok büyük günahtır, bu çok büyük günah dolayısıyla
Bakınız yemek yedikleri kapları güzelce sıyıranların
Niçin?
Onları şeytanlar yalayacaktı. Onlara meydan vermedi kendisi güzelce onu sıyırdı,
Bu cumadan ders, şimdi bugünkü dersimizde;
"Her kim haram çalınmış olduğunu bildiği halde, bu çalınmış bir maldır
İmamı Âzam rahmetullahi aleyh'in devrinde bir koyun çalınmış, birisinin koyununu çalmışlar.
Haramlardan kaçınmak çok büyük bir lütuftur.
Biliyorsunuz ki İmamı Âzam'ın babası da, yol da gidiyor.
Allahu Teâlâ hepimizin kusurlarını affetsin. Hakka, helale harama riayet eden kullarından etsin.
Men ekele minküm yevme âşûrâe fe-lâ ye'kül bakiyyete yevmihî.
Bir aşûre günüymüş, Cenâb-ı Peygamber buyurmuş ki,
"Bugün aşûredir oruç tutmak lazım.
Ve men lem ye'kül fel-yütimmü savmehû. "Eğer sabah kahvaltısını yapmadıysanız oruca niyet edin."
Oruca niyet edin, aşûre gününü, Muharremin onuncu günü, oruçsuz geçirmeyin.
Günlerin en efdali sorulunca Muharremin on günü, Zilhiccenin on günü,
Men elbesehullâhu ni'meten. "Her kim bir elbise giyiyor."
Bayramlık şimdi elbiseler yapılır, yahut başka zamanlarda yapılır yeni elbise giyer insan.
"Bu giydiği elbiselerden dolayı Cenâb-ı Hakk'a çok hamd etsin."
Ki Cenâb-ı Hak bak onu hem ziynetlendirdi, hem avretini kapattırdı,
"Bu hamdi ne kadar çok ederse." tavsiye olunuyor ki,
Hemen doktora koşmamalı. Doktora koşarsın sonra.
Cenâb-ı Peygamber ne güzel söylemiş;
Ve men kesüret humûmuhû fel-yestağfirillâhe.
Bunların çoğu hep kabahatlerimizden dolayıdır bir.
"Sevdiği kullarına Cenâb-ı Hak iptilalar verir fakirlik verir."
Daima Allah ile olsun diyerekten.
ed-Duâü muhhu'l-ibâdeti.
"İbadetin kökü, özü, hülasası duadır."
Biliyorsunuz ki namaz kılarken biz bu ihlası bulamayız.
Ama namazda?
Namazda işte malum olan şeyleri okumak dolayısıyla bu kadar devamlı olamıyoruz huzurumuz.
Onun için istiğfarlar Cenâb-ı Hakk'a bir nevi yalvarmadır.
Ve men ebtaa aleyhi rızkuhû. "Her kimin rızkı ağırlaşır, zorlaşır, sıkışırsa."
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh hem zikirdir hem duadır.
İhlas ile bu gibi dualar yapılır da Cenâb-ı Hakk'ın kudreti gücü aklımızın dışındadır bizim.
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi buradaki tavsiyesinden size ufacık bir kıssayı anlatayım.
Âs, ashâb-ı kiramdan bir zât-ı muhteremdir, zengin bir adam.
"Oğlum esir düştü yâ Resûlallah!"
Demiş, "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'a devam et. Oğlun esir oldu sen buna devam et."
Çok geçmemiş tak tak kapı çalınıyor, bakmış çocuk gelmiş, bir sürü de deve katmış önüne.
Ne oldu oğlum?
İşte baba esirdik, bir çadıra kapadılar bizi, asker başımızda, çalıştırıyor bizi şurada burada.
Allahu Teâlâ'nın çeşitli rızıklarıdır, duanın çok büyük bir şeysi vardır.
Bir tanesini daha söyleyeyim.
Cüneyd-i Bağdâdî rahmetullahi aleyh'in zamanında bir kadın oğlu yine esir düşmüş.
O da "Pekâlâ!" demiş geri göndermiş. Bir müddet sonra çocuğu çıkmış gelmiş.
Ne oldu?
Demiş benim ayaklarıma zincir vurdular. Götürdüler bizi hergün çalıştırıyorlar bir yerde.
Ben yapmadım dedim.
Götürdüler demirci dükkanına tamir ettirdiler. Birkaç adım attım yine koptu demiş.
Bir daha tamir ettiler, birkaç tadım attım yine koptu demirler.
Papazları çağırdılar, bunda bir iş var. Bu olur şey değil, bu demirler kopmaz öyle kolay kolay.
Demişler, "Bu bir dua aldı bir taraftan."
"Anan var mı?" demişler.
"Var." demiş.
Demişler, "Sen herhalde ananın duasına uğradın.
Dua, bu kitabın aklı aklıma gelmedi, 144. sayfasında yazılıdır. Güzel bir kitaptır.
Binâenaleyh herhangi zikir olursa olsun Allah ismi olduktan sonra hepsinin büyük büyük faydaları vardır.
Rızkı daralanlar bunu desinler.
Ve men nezele mea kavmin fe-lâ yasum.
Pazartesidir perşembedir oruç âdetidir adamın, bir yere misafirliğe gitti,
İllâ bi-iznihim. "Onlar müsaade ederlerse, "Eh, tut." derlerse o zaman tutarsın."
"Ben burada oturacağım."
Olmaz.
"O ev sahibi evinin neresine oturmanı iyi bilir onun için sana orasını göstermiştir."
Sen onun dediği yerde otur.
Ve inne mine'z-zenbi'l-meshûti bihi alâ sâhibihi'l-hikdu ve'l-hasedü.
Bunlar bize hıristiyanlık âleminden devren geçmiştir.
Çünkü Allah esirgeye;
Kâde'l-fakru en yekûne küfren.
"Fakirlik adamı, Allah esirgesin, küfre kadar götürür."
Onun için fakirlik denilen şeyi, ona mahsus kullar vardır, onlar o sabrı yapabilirlerse yaparlar.
Meni'ltemese rıdâllâhi bi-sahati'n-nâsi radıyallâhu anhü.
"Her kim Allah'ın rızasını istiyor ama insanlar ondan, onun yaptığı işten memnun değil.
Ve meni'ltemese rıdâ'n-nâsi bi-sahatillâhi.
Meni'ltemese mehâmede'n-nâsi bi-meâsillâhi.
Çok güzel şey!
"Her kim insanların kendisini övmesini, methetmesini,
Bu sevilmek istiyordu ya, bu sefer tersi üzerine insanlar bunu sevmezler.
Bunlara misal vermek yerindedir ama belki uygun olmaz. Onun için misallerini kendiniz bulun.
Men elkâ cilbâbe'l-hayâi fe-lâ gıybete lehû.
Bu mühim bir derstir!
"Her kim ki hayâ esbabını soyundu yani işi hayasızlık."
Bu hayasızlık işi, hâli hayasızlık olan insan günahları alenen işliyor yani.
"Bunu gıybet etmek caizdir."
Mesela mübarek Ramazanda sigarasını dumanladı gidiyor, yahut insanlar arasında yiyip içiyor.
"Arkadaşlar şu adamı görüyor musunuz? Tanıyın bak, bu adam hayâsız bir adamdır.
Çünkü bir insan yan kesicidir, biliniyor ki bu adam yan kesicidir.
"Arkadaşlar şu adamı görüyor musunuz?
Niçin canım, o adamı teşhir ettik, meydana vurduk onun ayıplarını?
Yo, yani o can yakıcı olacak.
Bakınız, ama bunlar genişler ha, bu kadarcık değil. Bunların genişlemesini size bırakıyorum ben.
Böyle bu gibi insanları tanımak bilmek
Binâenaleyh insan hayasız insanları tanımalı ve bilmeli ve onlara
Bak ne güzel!
Men eltafe mü'minen. "Bir mü'mine bir lütufta bulunuyor."
Gel elinden tutayım da seni şuraya götüreyim dedi.
Min havâice'd-dünyâ ve'l-âhireti. "İster dünya hacetleri isterse âhiret hacetleri olsun."
"Bununla beraber onun hacetine yardımcı olursa bir mü'min."
Bu ona yardımından dolayı, kardeşine olan yardımına mükafatı.
Men emere bi'l-ma'rûfi ve nehâ ani'l-münkeri fe-hüve halîfetullâhi fi'l-ardi.
Halife kimmiş yeryüzünde?
İşte filan adam.
Yok öyle değil.
"Allah'ın emrini kim yapıyorsa yasaklardan kim men ediyorsa Allah'ın halifesi yeryüzünde o."
O halife dört tane. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali. Bitti ondan sonra halife.
Onun için;
Men emere bi'l-ma'rûfi ve nehâ ani'l-münkeri.
Emr-i mâruf her müslümanın vazifesi, bunu yapın yahu!
"Ramazandır oruç tutulmaz mı hiç? Allah'ımızın emri. Sen nasıl adamsın?" [diyerek] emredeceksin.
Ve nehâ ani'l-münkeri.
Sigara içiyor, kahve içiyor, şunu yapıyor bunu yapıyor;
"Tüh utanmaz herif! Bunlar bu mübarek günde yapılır mı? Sen nasıl müslümansın?" [diyerek nehyedeceksin.]
Fe-hüve halîfetullâhi fi'l-ardi ve halîfetü kitâbihi ve halîfetü resûlihi.
Onun için demin bir ders geçti, bu derste yine Peygamber Efendimiz dedi ki;
"Bana üç şey sevdirildi dünyanızdan: Birisi koku, birisi kadın, birisi de beş vakit namaz dedi."
Oradan Ebû Bekir bir şey söyledi yine üç tane, Ömer söyledi üç tane. Ömer de dedi ki;
"Benim de sevdiğim üç şey var: Birisi emr-i mâruf yapmak...
Emr-i mâruf nehyi ani'l-münker asıl halifelik burada, vazifenin büyüğü.
Men'intefâ min veledihî li-yefdahahû fi'd-dünyâ fedahahullâhu
"Allah bir evlat vermiş fakat hoşnut değil ondan, 'Bu benim değildir.' diyor."
Her nedense benim değildir diyor.
"Allahu Teâlâ'da kıyamet gününde bu adamı insanların arasında
Men ensafa'n-nâse min nefsihî zafire bi'l-cenneti'l-âliyeti.
Ensaf, insaf yani. Birbirimize, "İnsaf!" deriz iki de bir de.
Onun için üç şey imandandır.
Birisi;
el-İnfaku mine'iktâri. "Az paran var, o azdan da infak edebilmek imanın kuvvetinden ileri gelir."
Çoktan kim olsa verir. Azdan verebilmek imanın kuvvetinin işaretidir.
İkincisi;
Ve bezlü's-selâmi. "Herkese esselamü aleyküm diyerekten
Üçüncüsü;
Ve'l-insafü min nefsike.
Hem Allahu Teâlâ'nın hakkına hem de kullarının hakkına riayet edebilmeye insaf diyorlar.
"Kim bunu böyle yapabilirse." Zafire bi'l-cenneti'l-âliyeti.
Fakirlik daha âlâ zenginlikten, onu isterse insan, seviyor.
Men kâne'l-fakru ileyhi ehabbe. "Fakirlik daha ziyade sevgili ona." Mine'l-ğınâ. "Zenginlikten."
Zenginlikte telaşe çok. Bu istemiyor o adam, fakirliği severse.
Fe-levi'ctehede ubbâdü'l-haremeyni en yüdrikû mâ u'tiye mâ edrekû.
Allah'a kul, nefsine de insaflı; hem kulluğa riayet ediyor hem de hakk-ı nâsa riayet ediyor.
Bak şimdi;
Men enzara mu'siren. "Bizden borç istedi bir adam verdik, az çok."
Baktık ki adamın durumu bozuk.
Ev vada'a anhü. "Hadi, 'Helal ettim ben sana hakkımı.' dedi bağışlayıverdi."
Men enzara mu'siren ba'de hulûli ecelihî.
"Üç aylığına bir borç verecek adama. Üç ay geldi adam borcu ödeyemiyor."
Ne yapalım?
Mahkemeye mi müracaat edelim?
Yo!.. bak;
Men enzara mu'siren ba'de hulûli ecelihî. "Ecel, vakti geldi, baktık ki adam ödeyemiyor."
Sadaka vermiş gibi bir sevap alıyorsun.
Allahu Teâlâ bize bir nimet verdi, ne çeşit olursa olsun, nimetin sayısı bitmez.
Men en'amellâhu aleyhi ni'meten.
Çok şükür elhamdülillah, gerek sıhhat, gerek afiyet, gerek mal nimeti, gerek çoluk çocuk nimeti,
Allahu Teâlâ'ya hamd etmekle mükellefiz.
Yine bak yine geldi bir tanesi.
Ve meni'stebtae'r-rizka. "Rızkı az geliyor adamın."
Az kazanıyor, çok çalışıyor fakat kazancı az.
Fel-yestağfirillâhe. "O adam da Allah'a istiğfar etsin."
İstiğfar dolayısıyla Cenâb-ı Hak bakarsın ona çok rızık verir, çok nasip verir.
Ve men hazenehû emrün. "Bir iş var, hareketleri mahzun."
Bir derdi var, bir meşakkati var. Ondan dolayı mahzun.
Fel-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi. "O da buna devam etsin."
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh Allahu Teâlâ'nın lütfuyla onun hüznünü kederini giderir elbet.
Buraya tabi pek çok yabancılar geliyor.
"Yahu siz nasıl adamsınız,
"Kapalıdır." dediler. Onların lafı.
E sonra bu dört ay siz ne yiyeceksiniz ne içeceksiniz?
"A siz nasıl iman sahibisiniz?" dediler bize, "Siz nasıl iman sahibisiniz?
İman var.
Men en'amellâhu aleyhi ni'meten "Yine Cenâb-ı Hak bir nimet verdi, verdiği o nimete karşı."
Nimet elimde kalsın istiyorsanız onu.
Fel-yüksir min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi. "O zaman bu zikre devam edin."
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh zikrine devam edince eline geçen nimet elinde kalır.
E şükredene nimetlerimi artırırım diyor Allah. Şükretmese elinden gider.
Sümme karae: "Sonra Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir âyet-i kerîme okumuşlar ki."
Ve lev lâ iz dehalte cenneteke külte mâ şâellâhu lâ kuvvete illâ billâhi.
Adamcağızın babalarından kalmış gayet güzel bir bağı varmış,
Şükrünü ifa etmemiş Allah da elinden almış.
Ama sen tabi diyeceksin ki;
"Ya gavurcukların da var bağları bahçeleri,
Allah'ın işine biz karışmayız. Onun işi ayrı, O'nun bize söylediğine bakarız.
Bir tane hikaye aklıma geldi.
Bir gavurla bir müslüman bir evliya ölüyor.
Ölen bu gavurcağız demiş ki;
"Yâ Rabbi! Şu filan balık olsa da şundan bir yesem ben, ne kadar hoşuma gidecek."
Fakat o denizde de o balık yok. O gavurun bulunduğu o memleketinin denizinde,
Cenâb-ı Hak bir meleğe emretmiş, "Tut o balığı götür o adamın ağının içerisine koy, tutsunlar onu."
Tutmuşlar, gavur balığı almış oh bir ferahla yerken ölmüş gitmiş.
Allah'ın bir velisi var.
"Ah, bir bardak süt olsa da bari, şöyle bir içsem de içim bir rahatlansa." demiş.
"Bu adamın ayağına vurun çelmeyi dökülsün o süt." demiş.
Melekler şaşırmış bu işe;
"Yâ Rab! Hikmetinden sual olunmaz ama nedir bu iş?
Demiş;
"Bu gavurun cehennemde bir çukuru kaldıydı, en derin yere gitmek için bir çukuru kaldıydı.
Binâenaleyh onlar ne yaparlarsa yapsınlar onlar bizim için kıyası olmaz da bizim kıyas olunacak şeyimiz
Meni'nkata'a ilallâhi kefâhullâhu külle mü'netin ve razakahu min haysü lâ yahtesibü.
Allah!..
Medine-i Münevvere'ye gitmiştik bir sene, orada saatçi Osman Efendi diye
"Hocaefendi bir kitap da bize tavsiye etseniz de
Bana o adamcağız dedi ki, Allah afiyetler versin ömürlerine.
Kim bu Allah'a kendisini döndürürse, kulluk bambaşka bir şey efendi! Kulluk bambaşka bir şey!
Nasıl yapılmıştır bu mahluk?
Kim yapabilir böyle bir mahluku?
Bunu yapan Allah celle ve alâ'ya sen dön de bak, Allah sana neler yapar.
Bu Allah öyle Allah aziz kardeş! Ateşi gülistan yapan Allah.
Binâenaleyh O'na dön, her şey senin olur dünyada.
Cennet dediğin nedir senin yani?
Allahu Teâlâ'nın razı olduğu bir yer. Senden ne zaman razı olursa sen o zaman cennettesin işte.
Onun için İsmail Hakkı der ki cennet iki: Birisi dünyada birisi âhirette.
Âhiretteki cennete eh kim girecek kim girmeyecek, ne bilelim artık, Allah'ın takdiri o.
Ama dünyadaki cennet?
"Dünyadaki cennete giremediysen âhiretteki cenneti de bekleme!" diyor
"Neresidir yahu bu dünyadaki cennet?" demişler.
"Ârifin gönlü." demiş.
Her akşamda radyoda söylüyor ki "Gel gir gönlüme gel gir gönlüme." diyerekten.
"Kim ki her şeyden kesilir de Allah'a dönerse, Allahu Teâlâ onun her işine kefildir, yardımcıdır.
Nasıl deryadaki gemi kaptansız,
Men ehâne. "Her kim ihanetlik ederse." Sultânallâhi fi'l-ardi. "Yeryüzündeki kuvvet sahiplerine."
Bu kadar yeter.
Men ühdiyet lehû hediyyetün ve indehû kavmun.
Birisi getirdi bize bir hediye verdi; elma, arput, ayva, para, pul.
Fe-hüm şürekâühû fîhâ. "Onlar o gelen hediyede şeriktirler, gördüler gözleriyle."
Gördüklerinden dolayı hakları var.
Onun için eskiden zembillerimiz varmış, zembil sen bil imiş.
Men bâte tâhiran. "Her kim akşam yatarken abdestli olarak yatarsa."
Yatacağız ya, abdestli olarak yatarsa...
Bâte fî şiârihî melekün. "Onun koltuğunun altında onunla beraber bir de melek yatar."
Binâenaleyh akşam olup yatarken mutlaka hemen yatağa girivermemeli.
Yatsı namazını kıldık abdestliyiz ama olsun, taze bir abdest al gece sıkışma yani.
Sonra bütün gece meleğin duasına da nail olunuyor.
Yine;
Men bâte leyleten fî hiffetin mine't-taâmi ve'ş-şerâbi.
Gece yatarken, Allah şimdi bizi affetsin yine, Ramazandır diye şimdi acıkıyoruz
Ondan sonra diyor ki;
"Böyle az yer de mideniz boşken hafif bir halde yatarsanız."
Şimdi doktorlarda bize söyleyip duruyor yine kulağımıza girdiği yok işte!
Bak yine;
Men bâte alâ tahâretin. "Her kim abdesti üzerine yatarsa."
İbnü's-sünnî Enes radıyallahu anh'ten.
Ama sen Peygamber'in sözünü tut.
Neden?
Canım ben harbe gitmedim bir şey etmedim?
Harbe gitmeden de şehitlik olur. Yatağında [ölen] bazı şehitler vardır ki
Ha yatağında ölüyor adam.
İşi Allah ile yahu! İşi Allah ile.
Men bâ'a. "Bir adam bir şey satıyor."
Süt, yoğurt, kumaş... ne ise.
Süt, yoğurt yağlıdır yağsızdır, şudur budur.
"Bunu sahibine bildirmeden, 'Çok iyidir efendim, pek güzeldir efendim, pek sağlamdır efendim,
Allah kusurlarımızı affetsin.
Men beddele dînehû fa'ktulûhü.
"Her kim İslâm'a girdikten sonra İslâm'dan çıkarsa onu öldürün."
İslâm'a girdikten sonra İslâm'dan çıkanı öldürün, durmasın bu yeryüzünde.
Ravilerini sayayım da:
Taberani, Ahmed b. Hanbel, İbn Ebî Şeybe, Buhari, Ebû Davud,
Bunun için şurada azıcık bir tafsilat vereyim size. Dinden dönen insana biz mürted diyoruz.
Kızımız var istiyor herif, istiyor ama nasıl vereceksin kızı buna?
Oğlan bir kız bulmuş aman baba bunu bana al diyor fakat kızı alacak.
Dinle ilgisini kesen bir insanın kızı, kız nasıl alınır?
Dinle ilgisi kesilmiş bir erkeğe kız nasıl verilir?
Bak burada diyor ki;
Ölüme mahkum bir adama nasıl verirsin evladını sen?
Nasıl alırsın onu?
Fakat dünya bak şimdi ne hale geldi!
Kim bilecek bunları?
Kim arayacak bunları?
Bir tanecik daha okuyayım da burada bitsin.
Men berrat yemînühû ve sadeka lisânühû ve'stekâme kalbühû
"Her kim yemininde duruyor."
Bir şeye yemin etmiş bu yemini bozmuyor.
"Lisanı doğru."
Yalan konuşmuyor hiç, doğru söz söylüyor.
Kalbi?
"O da dosdoğru."
Kalbi de bozuk değil.
Batnı yani karnı?
"Haram sokmuyor oraya orası da temiz."
Ferci yani iffet yerleri?
"Oralarına da hiç leke getirmiyor.
Allah cümlemizi affetsin. Tevfikatı samadaniyyesine mazhar eylesin.
Dün yalnız bir şey okuduk çok hoşuma gitti, müezzin efendi de onu biliyor şimdi de.
"Yâ Rab! Ben senin kulunum, şu kadar hasenatım var.
Cenâb-ı Hak lütfetsin de bu mübarek günün hürmetine hep günahlarımızı bağışlasın
el-Fâtiha.