Tarih: 05.01.1996 | Yer: | İzlenme:8783
Hadîs-i şerîfleri size okumak istiyordum. Tabii önce Kur'ân-ı Kerîm'den başlayayım.
Hâ mîm. Ve'l-kitâbi'l-mübîn. İnnâ enzelnâhu fî leyletin mübâreketin innâ künnâ münzirîn.
Sûre devam ediyor tabii… Fakat burada bir leyle-i mübârekeden bahsediyor.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hz. Ali Efendimiz'den rivâyet edildiğine göre
Yenzilu'llâhu Teâlâ fî leyleti'n-nısfı min şa'bâni ile's-semâi'd-dünya fe-yağfiru li-külli müslimin
Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.
Bu Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş olan hadîs-i şerîf
"Allahu Teâlâ hazretleri Şaban'ın yarısı gecesi olunca -yani bu akşamki gece olunca-
Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ bi-mesâbihâ.
"Biz, en yakın semayı yıldızlarla ziynetlendirdik, donadık, bezedik."
Burada es-semâi'd-dünyâ, ikisi de elif-lam'lı geliyor.
"En yakın" demektir.
Kur'ân-ı Kerîm'in tercümesini yapan, meâlini veren bazı şahıslar dahi bunu
En yakın semayı Allah yıldızlarla donatmış.
Ve lekad zeyyenne's-semâe'd-dünyâ denilince,
Bunları şu bakımdan söylüyorum, muhterem kardeşlerim: Kâinat çok muazzam bir varlık.
Allahu Teâlâ hazretleri semâ-i dünyaya nüzul eder.
Ne zaman?
Bu gece. Bu Beraat gecesinde Allahu Teâlâ hazretleri kullarına yakınlaşıyor.
Ve yağfiru li-külli müslimin. "Her müslümanı afv u mağfiret eyliyor."
"Ancak şu sayılanlar hariç" demek.
İllâ li-müşrikin.
Hani müslümandır da, "Ben müslümanım" diyor da öyle laflar söylüyor ki şirke bulaşıyor,
Buradan tabii şu çıkıyor: İnsan müslüman olduğu halde ayağı kayabilir.
Hûş der dem ne demek?
"Her nefeste uyanık, ayık olmak; gafil olmamak, dalmamak, şuurunu dağıtmamak" demek.
Demek ki insan "müslümanım" dediği halde müşrikliğe bulaşabilirmiş.
Allah bizi şirkten korusun.
Şirk nedir?
Bir, şirk-i âşikar var, şirk-i celî var; yani "Allah" diyor, "Allah'ın oğlu" diyor, putlara tapıyor.
"Bu Allah yanında bana şefaat edecek." diyor.
"Melekler Allah'ın kızlarıdır." diyor...
Bunlar şirk. Buna şirk-i celî derler yani âşikâre şirk. İşte apaçık müşrik oldu.
Bir de şirk-i hafî, "gizli şirk" vardır. Tasavvuf bunu anlatır.
Riya ne demek?
Yaptığı ibadeti gösteriş için yapmak, dünyadaki insanların aferinini almak için,
Şirk oluyor.
Riyakârlık nedir? Riya, gösteriş için yapmak nedir?
Şirktir. Azıcık bir riyakarlık bile şirk oluyor.
Demek ki gizli olan şirke "müslümanım" diyen insanlar düşebilir. Düşmemek için dikkat etmek lazım.
Tabii bu "gizli şirk" sözü Peygamber Efendimiz'in sözü.
Allah müşriki affetmeyecek, "mü'minim" sanıp da müşrik olanı affetmeyecek.
Allah bizi gizli veya âşikar her çeşit şirkten uzak eylesin, korusun, temiz pak eylesin.
Bu bir. Başka kimi affetmeyecek, muhterem kardeşlerim?
Ev müşâhinun. Müşâhin, "kalbi arkadaşına kızgın" demek, "kızgınlıktan kaynıyor" demek.
Bunu niçin söylüyorum?
Biz şu anda bu geceye giriyoruz. Bu cumadan sonra bu geceye ulaşacağız.
Ne dermiş Allahu Teâlâ hazretleri?
"Yâ Rabbi! Şu iki kulunu affet!"
"Onlar birbirlerine kızgınlıklarını bıraksınlar, öyle.
Yani kullarını affettiği zamanlarda bile birbirine kin tutanları affetmiyor.
Bu nedir?
İslâm, kardeşliğe çok önem veriyor.
"Müslüman, müslümanın kardeşidir."
Bu bir edebiyat sözümü? Pohpohlama sözümü? Laf mı?
Değil. Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;
İnneme'l-mü'minûne ihvetün.
O halde bizim birbirimizle kardeşliğimizi kim koymuş, kim yapmış?
Allah.
Biz birbirimizin kardeşiyiz. Ne kardeşliği bu?
Müslüman kardeşliği, din kardeşliği.
O halde Allah'ın kurmuş olduğu kardeşlik köprüsünü biz yıkmamalıyız.
"Silahlar patlıyor, kardeşin kardeşe bu kavgası neden?
Bizi Allah kardeş etmişse biz de Allah için kardeşliğimize dikkat etmeliyiz. Birbirimizi sevmeliyiz.
Sizden biriniz bana diyebilir ki;
"Hocam seveceğim ama şu adamın hâline bak ya, gel de sev bu adamı… Fesübhanallah!
İslâm'da müslüman müslümanı imanından dolayı sevecek, "Bunun kalbinde iman cevheri var." diye
Bütün insanları düzeltemiyoruz. Hatta terbiyemizden olan insanları bile düzeltemiyoruz.
"Sevilmeyecek bir adam?"
Rivayet ediliyor ki; Hz. İsa aleyhisselam ashabıyla yolda gidiyorlarmış.
"Ama köpeğin dişleri ne kadar güzeldi!"
Ölmüş köpeğin dudakları da kurumuş, dişleri inci gibi bembeyaz, dizili…
Yani ölmüş bir köpek leşinde bile güzel bir noktayı görüp
Kadının birisi çok güzelmiş, çok çirkin bir adamla evlenmiş.
"Bak, kocan ne kadar çirkin.
Kadın olgun demek ki, verdiği cevap şu:
İnsan her şeyde güzel tarafını aramalı.
Hâsılı, İslâm'da hüsnü zan diye bir şey vardır.
Vardı.
Peygamber Efendimiz'in kızdığı insan yok muydu?
Peygamber Efendimiz'in sert çıktığı insan yok muydu?
O zaman ölçü nedir? Bunun sınırı ne?
Din ilmi sınırı çizer. Fıkıh bir şeyin ölçüsünü gösterir. Ölçü nedir?
Kitaplar yazıyor ki ;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ömründe hiç kendi nefsi için kızmamış,
Tabii böyle olursa olur. Yani günaha, günahı işleyene,
Ben Amerika'da Cleveland şehrine uğramıştım. Orada Cuma namazı kıldıracağım.
Bize yemek sundular. Yerlere sofralar yaptılar. Güzel yemekler ikram ettiler.
"Hocam bunu tanıyor musun?"
"Ben burada bir defa Cuma namazı kıldırdım, misafirim, geldim, gidiyorum…
Tabii tanımadığımı biliyorlar da sorularının sebebi başka…
Demek ki insan değişebilir.
Neye benzer bu?
Aklî dengesi bozulmuş bir hastayı tedavi eden doktora benzer.
Neden?
Hasta, zavallı, tedavi görecek.
Biz de böyle olmalıyız.
Bunları hangi kelimeden çıkarak söyledik?
Müşâhin kelimesinden. Kalbi öteki müslüman kardeşine kızgın olan insanı
Allah bizi şirke düşürmesin.
Müşâhin de olmayacağız. Yani kalbi öteki müslüman kardeşine kızgın insan olmayacağız.
Allah bizi herkese karşı kalbi sâfî olan kullarından eylesin.
Allah başka kimi affetmez?
Ev katı-ı rahîmin. Katı-ı rahim, "akrabaları ile alâkasını bozmuş akraba" demektir.
Katı-ı rahim ne demek?
"Akrabalarını çiğnemiş akraba" demek.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bize sıla-i rahimi emretmiştir.
Nasıl uzar?
Allah uzatınca uzar. Uzamayan şey Allah uzatınca uzar.
Ne yapacağız?
Akrabalarınızı, kendileriyle kan veya sıhhiye bağımız olan kimseleri
Biz müslümanız da Peygamber Efendimiz'e benzemeye çalışıyoruz ya hepimiz,
Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye gelince ilk önce Kuba köyünde kaldı.
Demek ki ne olacak?
Katı-ı rahim de olmayacak.
Bu akşam affolmak isteyen müşrik olmayacak. Allah bizi şirke düşürmesin. Kindar olmayacak.
Tabii burada zikredilmeyen, başka hadîs-i şerîflerde zikredilen bazı kelimeler var.
Sonra bu sefer artık ahlâkî [günahlara] geliyor. Burada buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;
Ev imümeetin tebgifierciha. "Namusunu satan bir kadın."
Demek ki bu gecede Allahu Teâlâ hazretleri çok kulları affediyor ama bazı istisnalar var,
"Bana post saydırma hocam…"
"Pösteki saydırmak" derler ya…
"Say bakalım, bu pöstekide kaç tane kıl var?"
"Hocam beni cayır cayır yaktın durduğum yerde… Ben bu postun tüylerini nasıl sayayım? Çok."
"Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri kadar insanı, çok insanı affediyor.
Bir hadîs-i şerîf daha okuyuvereyim. Bugün cuma olduğu için Cuma'ya hazırlanacağız.
Diyor ki Hz. Âişe validemiz…
Hz. Âişe annemiz kimdir? Niye "annemiz" diyoruz?
Hz. Âişe, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in kızıdır.
Ebû Bekr-i Sıddık Efendimiz'in kabri nerededir?
Peygamber Efendimiz'in kabrinin yanında bitişik.
Bir kayınpederi de kimdi?
Hz. Ömer'di.
Hz. Ömer'in kabri nerededir?
O da aynı odanın bir köşesinde bir yerinde. Peygamber Efendimiz iki kayınpederiyle beraberdi.
Zinnûreyn ne demek?
"İki nurun sahibi."
Nur kim?
Peygamber Efendimiz'in kızları. Nur gibi kızlar.
Bir damadı kimdir?
Hz. Ali. Ona da Fâtıma anamızı vermiş.
Demek ki ilk dört halifeden iki tanesi kayınpeder, iki tanesi damatmış.
Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in kızı Hz. Âişe anamız. Niye "annemiz-anamız" diyoruz?
Çünkü Peygamber Efendimiz'in hanımları müslümanların annesidir diye Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor.
Arapça. Çünkü Hz. Âişe anamız Arapça konuşuyordu.
Hz. Âişe anamız rivayet etmiş. Hadîs-i şerîfte diyor ki;
"Resûlullah Efendimiz yatağından süzüldü, gitti geceleyin."
Işık yok, oda karanlık. Resûlullah Efendimiz yataktan sessizce sıyrılmış gitmiş.
Niye sessizce yapıyor?
Hz. Âişe anamız uyuduysa uyanmasın diye kibarlığından.
Fertemeztuhu. "Onu aradım." diyor. Yani oda karanlık, "Ne yapıyor?" diye araştırmış.
Fertemeztuhu fil beyt. "Evde onu aradım. Fevaadad feveyye alakadameyhi.
"Resûlullah secdede, iki ayağına ellerim değdi."
Araştırırken böyle hani kör gibi, ışık yok, ışıksız
Ve hüve sâcidün. "Secde hâlinde…" Efendimiz namaz kılıyor.
Fe-hafiztu min duaihî sallallahu aleyhi ve sellem yekûl. Namaz kılıyor, secdede dua ediyor.
Biz secdede ne diyoruz?
Sübhâne rabbiye'l-a'lâ, sübhâne rabbiye'l-a'lâ, sübhâne rabbiye'l-a'lâ diyoruz, Allah'ı tesbih ediyoruz.
Burada şunu söyleyeyim: Kulun Allah'a en yakın olduğu pozisyon secde pozisyonudur.
Efendimiz secdedeyken dua ediyormuş.
Secede leke sevâdî ve hayâlî.
"Vücutça secde hâlinde, duygularıyla da secde hâlinde,
Ve âmene leke fuâdî. "Gönlüm de sana bağlı, iman etmiş durumda yâ Rabbi!"
"Hayalim ve vücudum sana secde etmiş, gönlüm de sana iman etmiş durumda yâ Rabbi!"
Ebûu leke bi'n-niami. "Senin nimetlerini düşünüyorum, kabul ediyorum, nice nimetler verdin bana…"
Bakın, Peygamber Efendimiz o kadar ibadet etmesine rağmen çok mütevâzı olduğundan derdi ki;
"Daha çok ibadet yapamadım." diye kendisini suçlu hissederdi, kusurlu hissederdi.
"Sana suçumu itiraf ediyorum yâ Rabbi!
Zalemtü nefsî. "Nefsime zulmettim yâ Rabbi!"
Arapça'da "nefsime zulmettim" demek, yani "Ben günah işleyerek kendimi tehlikeye soktum,
"Nefsime zulmettim yâ Rabbi!"
Fağfirlî. "Beni afv u mağfiret eyle yâ Rabbi!"
"Çok kusurluyum. Sana layık ibadet edemedim.
Böyle dua ediyordu.
İnnehû lâ yağfirü'z-zünûbe illâ ente.
Eûzu bi-afvike min ukûbetike. "Beni cezalandırmandan beni affetmene, affına sığınırım yâ Rabbi!"
Bunları yazabilirsiniz, çok güzel dua.
Eûzu bi-afvike min ukûbetike. Ve eûzu bi-rahmetike min nıkmetike.
Lâ ufsî senâen aleyke.
"Ne kadar övsem, ne kadar güzel esvâbını söylesem, ne diller döksem yetmez,
Ente kemâ esneyte alâ nefsike.
Resûlullah'ı yakaladı ya, eliyle el yordamıyla araştırırken ayağına eli değdi,
Kâlet: Femâ zâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yusallî kâimen ve kâidâ.
Ve ene azuhua. "Ben onun ayaklarını masaj ederken,
Bi-ebî ente ve ümmî. "Anam babam sana feda olsun ya Resûlallah!"
E leyse kad feala'llâhu bike? "Allah sana rahmetiyle muamele etmedi mi?
Efendimiz'in cevabı şu:
Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: yâ Âişe, e felâ ekûne abden şekûrâ?
Yani Resûlullah neden yapıyormuş bu ayakları şişinceye kadar ibadeti?
Sevgisinden yapıyormuş. Şükründen yapıyormuş. İçinden gele gele yapıyormuş.
Sonra dedi ki;
Hel tedrîne mâ fî hâzihi'l-leyleti?
Kâlet: Kultü ve mâ fîhâ yâ Resûlallah?
Kâle: fîhâ en yüktebe küllü mevlûdin min mevlûdi benî Âdeme fî hâzihi's-seneti.
Doğacak olanlar deftere, ilâhî kader defterine yazılır.
Fîhâ tenzilü erzâkuhum. "Bu gecede kulların rızıkları indirilir."
"Falancaya şu rızık, falancaya şu kazanç, filancaya şu nimet, falancaya şu nimet…" diye
Ve fîhâ turfau a'mâluhum.
Konteynırı ben ilave ediyorum, anlayasınız diye.
Kultü yâ Resûlallah, mâ min ehadin yedhulu'l-cennete illâ bi-rahmetillah?
Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: mâ min ehadin yedhulu'l-cennete illâ bi-rahmetillâhi.
Yani yaptığı amelle cennete girmesi, cenneti kazanabilmesi yeterli değil, mümkün değil.
Kultü: ve lâ ente? "Sen de mi ya Resûlallah?"
Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ve lâ ene illâ en yeteğammedeniya'llâhu minhu bi-rahmetin.
Fe-vadaa yedehû ala hâmeihî fe-kâle: "Ve ellerini başına sürdü. Şöyle veya şöyle yaptı…"
"Allah beni rahmetine gark edecek" diye…
Kamen "başı" demek. "Başına şöyle sürdü."
"Allah beni rahmetine daldıracak…" diye herhalde böyle işaret eyledi.
Ve alâ vechihî. Bir de yüzlerine sürmüş. Elini böyle yapmış, bir de yüzüne sürmüş.
Demek ki her tarafından, tepeden tırnağa, yukarıdan aşağı rahmetine daldıracak
Burada çok güzel başka rivayetler var; ama zamanımız yok. Bunları bu kadar söylüyoruz.
Muhterem kardeşlerim!
Bunlardan çıkacak ders şudur:
Allah bu gece iyi kullarını kusurlu da olsa affedecek. Kötü kullar hangileri?
İçkiye devam edenler, kötülüğe devam edenler, birbirine kin tutanlar vesaire…
Allah bizi affettiklerinden eylesin.
Sonra bu gecede önümüzdeki Beraat gecesine kadar
Bugünkü konuşmamı Hasan-ı Basrî hazretlerinin sözüyle bitirmek istiyorum.
Hasan-ı Basrî tâbiînden. Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinde yaşayanlara ashab deniliyor,
Nasıl?
Sanki kabre konulmuş, sanki Hasan-ı Basrî'yi gömmüşler…
"Hayrola? Bu ne hal böyle? Hasta mısın? Ne var?"
Evinden böyle çıktığını görünce gece.
Demiş ki;
"Gemisi parçalanıp dalgalarda batan insanın durumundan daha kötü durumdayım."
Hani "Karadeniz'de gemilerin mi battı be adam?" derler ya Türkçe'de,
"Gemisi parçalanmış da batmış insanın durumundan benim durumum daha kötü."
"Niye?" demişler.
"Günahlarımı işlediğimi biliyorum."
Ve ene alâ bi-zünûbî alâ yakînin.
"Bu kesin ama sevaplarımın, ibadetlerimin kabul olunduğunu bilmiyorum ki…
Biz de bilmiyoruz. Biz de günahlarımızı Allah affetti mi etmedi mi, bilmiyoruz.
"E canım ibadet ettik, hacca gittik…"
Dur bakalım, Allah kabul etti mi? Ya kabul etmediyse? Kabul etmeme ihtimali var.
Onun için, bizim de yalvarmamız lazım. Ağlamamız lazım. Samimi olarak gözyaşı dökmemiz lazım.
Burada güzel, fena değil elhamdülillah. [Günahtan] uzağız.
İşte büyüklerimiz bu Beraat gecesini böyle geçirmişler.
Tabi ben bir şeyi, kendimi suçlu hissediyorum, söyleyemedim;
Bir de pazartesi perşembe günleri oruç tutmak sevaptır.
Sebep?
Ramazan'a hazırlansınlar diye.
"Şaban, Recep'le Ramazan arasında bir aydır, pek çok insan bunun kadrini kıymetini bilmiyor,
Böylece Kur'an okuyarak, hayır yaparak, zekât vererek
Allahu Teâlâ hazretleri sizleri ve bizleri rahmetine erdirsin. Gazabından korusun.
es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.