Tarih: 12.10.2000 | Yer: | İzlenme:3170
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm
el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemin. Hamden kesîran, tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn.
Emmâ ba'dü
Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.
Hayru'n-nâsi akraûhüm ve efkahuhüm fî-dînillâhi etkâhüm lillâhi ve âmuruhüm bi'l-ma'rûfi
Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.
Aziz ve sevgili kardeşlerim!
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri İmam Ahmed b. Hanbel,
Hayru'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı."
Akraûhüm. "Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi bilen, en çok okuyan." Ve efkahuhüm fî-dînillâhi.
Ve âmuruhüm bi'l-ma'rûfi. "Marufu en çok emreden"
Buradaki kelimelerin hepsi ism-i tafdîl sigasıdır.
Akraûhüm, kâri' kelimesinin ism-i tafdîli'dir.
Ve efkahuhüm fî-dîni'llâhi. "Allah'ın dininin ahkâmını bilmekte en fakih olan."
Fıkıh, kelâm, hadis, tefsir ilmi gibi ilimlerden bir ilim olarak insanın lehine, aleyhine olan bilgileri,
Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz'in mübarek lisanında bu fıkıh,
"Allahu Teâlâ hazretleri bir insanın hayrını murat eyledi mi, onu dinde fakih kılar."
Mesela, çarpıcı, dikkatimizi çekici bir hâdise;
Eskiden tasavvuf erbabı, tevazuan ucuz bir giyim şekli olan soft, yün giyerlermiş.
Eskiden böyle Allah yolunun mübarek insanları, ahirete rağbet eden,
"Efendim, siz böyle güzel giyinmişsiniz, böyle giyinmemişsiniz alışılmış,
"Şimdi bu devirde o gösteriş oldu.
Demek ki, bir insan arif oldu mu, fakih oldu mu, dinin inceliğini anladı mı,
Yine evliyâullahtan bir zâta cemaatin arasında sadaka vermeye kalkmışlar;
"Veren el alan elden daha hayırlıdır." kuralı var. Ama o almış.
"Efendim siz almazdınız, niye aldınız?" demiş.
Demiş ki;
"Reddetmekte nefsimin izzetini gördüm, almakta da nefsimin zilletini gördüm,
"Eyvah etraftan bakıyorlar filan, tüh ya, sadaka da alıyor, dilenci mi bu,
Demek ki ârif, fakih olan insan, anında o anda en doğru hareketin, Cenabı Hakk'ın rızasına
Hatta orada "Cihadın en üstünü zalim hükümdarın huzurunda hak sözü söylemek." oluyor.
"Allah, Allah! Saray adabına aykırı!"
Bizim evliyâullah büyüklerimizden Ebu'l-Haseni'l-Harakânî hazretleri kaddesallahu sırrahu'l-azîz
Ama onun yanına gittiği zaman pervasız gidermiş.
"Sultanımız, Efendimiz hazretleri, biz şu kadar kitap yazdık,
"Siz ben ne söylersem tasdik ediyorsunuz,
"Allah'tan korkan, başka bir kimseden korkmaz.
Evren Paşa, baştayken arada dini konularda bir şeyler söylüyordu. "İşte bu böyledir!
Çankaya Riyâset ü Cumhur Köşkü'ne göndermiş cevabı.
Mektup da Çankaya gitmiş.
Allah öylelerinin mübareklerin adetlerini arttırsın.
Ondan sonra, Vali mi, Kaymakam mı, nerede oturuyorduysa yazı ona gitmiş;
"Şu isimdeki vaizin ifadesini alın. Çağırın karakola."
Çağırmışlar, demişler ki:
Ahali, galiba hapse mi girecek, karakolda tazyik altına mı girecek, ne yapalım?"
Mahalle, kalabalık beraber gitmiş.
"Hocamıza ne yapacaksınız?"
"Merak etmeyin, bir şey yok, siz bekleyin dışarıda."
İçeride savcı kaşını gözünü kaldırıyormuş, diyormuş ki:
"Hocaefendi bu mektubu sen yazmadın değil mi?" kaşını böyle işaret ediyormuş, kaldırıyormuş.
"Yok" diyormuş, "Vallahü'l-azîm, Allah şahit ben yazdım, mektup benim." diyormuş.
İşte vazifesini yapan bir alim… Sonra Erzurum'da bir konuşma yapmıştı.
"Efendim! Sizin konuşmanıza Ahmet Çığman diye bir hoca,
"Bulun bunu…" demiş.
Hemen İstanbul Müftülüğü'ne bir emir.
Kadrolara bakmışlar, aramışlar, taramışlar, resmi bir görevi yok.
Bulamamışlar, çünkü resmi görevi yok.
"Ben Ahmet Çığman'ım efendim." demiş.
"O hoca sen misin, gel bakalım içeri." filan diye böyle biraz sert ifadeyle almışlar.
Evren Paşa, Reisi Cumhur:
"Sen, benim söylediklerime aykırı sözler söylemişsin."
"Evet efendim, söyledim. Çünkü sizin sözleriniz yanlış.
Pervasız ne demek?
Perva, "korku" demek.
Kenan Evren de insaflı davranmış, sevmiş, bakmış ki, samimi samimi konuşuyor,
Olabilir de tabii, bir şey olabilir de, olmayabilir de… Hepsi mümkün ama "Dinde fakih olmak" ne demek?
"En doğru olanı sezip bilip dinin ruhuna, esasına, özüne uygun hareketi yapabilen insan" demek.
Demek ki insanların en hayırlısı Kur'an bilgisi, din bilgisi en kuvvetli olandır
Sonra; etkâhüm lillâhi "Allah'tan en çok sakınan, korkan."
Ahirette insan takvâsına göre taltif olunacak.
Çocuğunuzu salıverseniz, bir başka kasabaya, köye gönderseniz,
Evet, takvâ hepimizin bilmesi ve çocuğunuza ilk öğretmesi gereken…
Evet, İnsanların en hayırlısı Allah'tan en çok sakınan,
Ve âmuruhüm bi'l-ma'rûf. Burada âmuruhüm ism-i fâilin, ismi tafdili, efdal vezni.
Mâruf ne demek?
Dinin, aklın ve akl-ı selîmin tahsin ettiği, hoş bulduğu her şeye mâruf derler.
Dinimizde mârufu emretmek müslümanın boynuna borçtur, vazifedir, farzdır.
Âmuruhüm bi'l-mâ'rûf, mârufu en çok emrediyorsa tamam, en hayırlısı, insanın bir sıfatı da bu.
Ve enhâhüm bu da nâhî kelimesinin ism-i tafdîli… Enhâhüm ani'l-münker. "Münkerden en çok nehyedeni."
"Yapılmaması gereken şeyleri de aman evladım, yapma evladım, aman hanımcım,
"Aman kardeşim! Ticaretini yaparken doğru tart, aman metreyi doğru ölç, aman kumaşı gerdirtme,
Neden?
Kumaşın ucuna tahta metreyi takıyor, bu tarafa da doğru bir çekiyor, lastikli kumaş, 10 santim büyüyor.
Olmadı!
Şöyle yere koyacaksın, tabii ölçüsüyle ölçeceksin.
Veylün li'l-mutaffifîn.
Ölçüde, tartıda eksiklik yapanların hali çok fena, cezası çok büyük,
Demek ki emr-i mârufu en çok yapan nehy-i münkeri en çok yapan kimsedir.
Sıla-i rahîm, sıla, vasala, yesılu'dan mastardır.
Tabii bu akraba ile bağları kopartmamanın mertebeleri vardır:
Bir kere selam sabahı, ziyareti devam ettirmek.
Ziyaret veya uzakta ise mektup, telefon, sıla-i rahîmin şekilleri, bir de ihtiyacı varsa,
Baktın ki biraz geçimi dar, baktın ki yemesi içmesi kıt, baktın ki evinin kirasını veremiyor,
Sıla-i rahîm ömrü arttırır, beldeleri mâmur eder. İnsana çok sevaplar kazandırır.
Peki, akraba namazsız niyazsızsa o zaman ne yapacağız?
O zaman da onları kurtarmaya çalışacağız, kendimizi sevdireceğiz.
Demek ki hayırlı bir insan olmak istiyorsak bu hadîs-i şerîften alacağımız dersleri hatırlayalım.
Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemeye başlayalım.
Galip kardeşimiz; "Ben, sayfayı ezberlerken,
"Bu elif'tir; uzun boyludur. Bu cîm'dir; karnında bir nokta var.
Ondan sonrada yavaş yavaş;
"Hadi evladım say bakalım, 32 farzı, 54 farzı, neymiş bakalım, oku bakalım, aferin al sana."
Her iyi şeyde, başarılı işte başarı da taltif etmek lazım. Hiç dikkatinizi çekmedi mi?
Yunus balığına halkayı tutuyor, suyun içinden yunus balığı halkanın içine zıplıyor, hop atlıyor öbür tarafa,
Bu ne demek?
Aferin, sen benim söylediğim işi güzel yaptın, al sana mükâfat demek.
el-Fâtiha.